Kayıtlar

TÜRK MİTOLOJİSİNDE AL DİNİ VE OKRA İLİŞKİSİ

Resim
  Uybat Kurganlarında (Çaatas)  Bulunmuş Ön Türk Okrası Prof.Dr. Özkul ÇOBANOĞLU Günümüzde hiçbir inandırıcı delili kalmamış ve tarihin en büyük fiyaskolarından birisi olan Aryan Teorisi’ni gerçekmiş gibi göstermek ve Turan teorisini örtmek maksadıyla uydurulan arkeolojik ve prehistorik postulalardan birisi de herhangi bir mezarda eğer ceset/iskelet kızıl kil yağlı toprakla sarılıp kaplanmışsa “okra” dedikleri bu tekniğin bulunduğu bütün mezarlar-hiçbir açıklama ve delil ileri sürülmeksizin- otomatik olarak Hint-Avrupa ve de Aryan kabul edilmektedir. Bu yolla İskit, Sarmat başta olmak üzere Altay ve Türkistan ve Sibirya’da ortaya çıkan Türk uygarlığına ait kalıntıların Türklerden ve Altaylılardan çalınarak Hint-Avrupalılığa veya hiçbir zaman var olmamış “Aryanlığa”(!) mal edilmektedir. Oysa gerçek şudur: Zengin Türk ve Altaylılar ölülerini “süt gölü” kıyılarında sonsuz olsunlar diye “al-tanrı tonuna”, “al-tun”a kesmiş elbise...

ESKİ AKKADCA TÜRKÇE BAĞLARI

Resim
  Kaynak Doç. Dr. Osman ÇATALOLUK Sümerden başlayarak Asur İmparatorluğunun sonuna kadar geçen zaman etnisite, tarih ve dil yönünden Sami kavimlerinin neşet edip geliştiği dönem olarak bütün alimlerce ittifakla kabul edilir; bu dönemde gözden kaçan bir arka plan dönemi mevcuttur! Bazılarınca bu dönem Samilerin kabileden devlete dönüşürken içinde büyüdüğü, filizlendiği hayat bulduğu vasattır. Bu vasat incelendiğinde karşımıza Turani bir kavim çıkmaktadır ki hem Sümer hem de Akkad bu kavimden ciddi bir biçimde etkilenmiştir. Batılı, özellikle de, Yahudi bilim adamları TURANİ ismini pek sevmezler ve bu konuda daha ileri gitmezler, hatta bu konuyla ilgili her şeyi örtme telaşındadırlar. Zira bu medyum Subarlardır! Onlar orijin olarak Proto Türk kavmidir. Bu sebeple Subarlar bütün Sami Dillerinin gelişimi için gerekli temeli oluşturmuş olmalılar. Subarlar aynı zamanda Türk Dilinin en eski ve dipteki kök olabilirler. Makalenin Tamamı Suvarlar: Doğ...

UYGUR TÜRKLERİNDE BAZI ÇALGILAR VE ÇİN KÜLTÜRÜNE ETKİSİ

Resim
  Satar (Sataer, Sitar, Setar) Yrd. Doç.Dr. Mustafa ARSLAN, Arş.Gör. Adem ÖGER Müzik ve dans, Uygur Türklerinin günlük yaşamında önemli bir yer tutmaktadır. “Uygur on iki makamı” etrafında şekillenen ve “meşrep” adı verilen eğlencelerde bütün güzelliğiyle sergilenen Uygur müziği ve çalgıları, Çin müzik kültürünü de etkilemiştir.  Uygur Türkleri arasında, hakkında çok çeşitli efsaneler teşekkül etmiş olan ve en eski çalgılardan biri olarak bilinen müzik aleti satardır. Hz. Adem, cennetten satarıyla birlikte kovulmuştur ve satar, Allah’ın melekler aracılığıyla insanlara çalmasını öğrettiği ilk çalgıdır. Bu konudaki efsanelerden biri özetle şöyledir:   “Tanrı, Hz. Adem’in vucudunu topraktan yarattıktan sonra ruhun tene girmesini istemiş; ancak ruh tenden korkarak girmek istememiş. Bunun üzerine Tanrı, meleklere Hz. Adem’in vücuduna girip saz çalmalarını emretmiş. Tenden korkup kaçan ruh, saz sesini duyunca tene girmiş ve...

ÇİFT BAŞLI KARTAL

Resim
  Selçuklu Kartalı Yrd.Doç.Dr. Mehmet Alparslan Küçük Türk mitolojisinde, Tanrı’ya açılan göğün kapısını çift başlı bir kartal beklemekte ve Tanrı Ülgen’in sembolü olarak değerlendirilmektedir. Çünkü gücün göklerdeki simgesi olarak Kartal, gök ile yer arasında hızlı bir şekilde gidip gelebilmekte ve güneşe gözünü hiç kırpmadan bakabilmektedir. Bu özelliği ile o, güneş, ateş, ışık ve göz sembolleriyle ilişkilendirilmektedir. Bu bağlamda da kartal kötülüğün düşmanı ve kötülükle mücadelenin sembolü olarak kabul edilmektedir. Mitolojik ağaç olan “Hayat Ağacı ” nın üstünde de çift başlı kartal yer almaktadır. Kartal, göğün beşinci katında yaşamakta, canlılar ve insanlar arasındaki “Demir Kazık Kutup Yıldızı”nın olduğu yerdeki kapıda nöbet tutmaktadır. Sıradan canlıların yukarı geçişine izin vermediği gibi kendisi de Tanrı katına çıkamamaktadır. Tanrı’nın mesajlarını kamlara (şamanlara) ve hakanlara iletmekle yükümlü kartal, Oğuz Türklerinin kuş ongunları (sembolleri) arasınd...

ERKEN DÖNEM TÜRK ERKEĞİNİN GİYİM KUŞAMI

Resim
Sergey A. YATSENKO Çev. Hicran KARATAS Türklerde ilk olarak; tipik olan üçgen yakalı kaftan, boyundan bitiştirilmemiştir. Bu detay daha sonraki yüzyılda baskın hale gelmiştir. Semerkant’taki Efrasiyab duvar resimlerive topraktan yapılmış bulgulardan hareketle, söz konusu detayın bir sonraki yüzyılda baskın hale geldiği görülmektedir. Türk erkeğinin giyim kuşamının üst beden unsurlarının renkleri; beyaz, kırmızı, bazen sarı; çok önemli kişilerde yeşil,açık/ koyu mavi , siyahtır (ayak giyim unsurlarında ve başlıklarda) Daha önce çok kullanılan ve popüler olan beyaz, az da olsa pembe ve kırmızı renklerden sonra ye il ve açık/koyu maviler tasvirlerde görülürken kahverengi renk soylulukla ilgili tasvirlerden kaybolmuştur. Erken dönem tasvirlerde resmedilen tüm kişiler başlık kullanmamakta ve saçları uzun örgülüdür ( Semerkant’ta Batı’da tasvir edilen tüm şahıslar, üzerinden söylenilebilir). Onlardan farklı olarak sonraki periyotta muhtemelen Çin’de yaşayan ve soylu olmayan kişil...

URAL BATIR, AKZUBAT VE KÖROĞLU DESTANLARI ARASINDAKİ BANZERLİKLER

Resim
  Doç.Dr. Metin Ergun Ural Batır, Başkurtlar ’ın mitolojik inançlarını ve o dönem insanının hayallerini anlatan üç kuşağın hayat hikâyesidir. Yenbirzi atayla Yenbike ananın, onların oğulları Şülgen ile Ural’ın ve Ural’ın çocukları İzil, Hakmar, Nöğöş ve Yayık’ın hayat hikâyeleri. Destanda, iyiyle kötünün mücadelesini görürüz. Ural Batır destanı, Akbuzat destanıyla bir daire meydana getirir. Akbuzat destanının kahramanı Hevben, Ural Batırla oğullarının bitiremedikleri mücadelelerini, savaşlarını devam ettirir. Yaman dev , cinlerin ve ejderhaların su altı dünyalarını ve onların padişahı Şülgen’i tarumar eder. Ural Batır’ın devler tarafından çalınan Akbuzatı ile Elmas kılıcını almak için Hevben su altı padişahlığına gider. Orada, Şülgen’in kızı Nerkes’le karşılaşır ve onunla evlenir. Akbuzat ve Elmas kılıcı aldıktan sonra Şülgen’in ülkesini yok eder. Hevben, daha sonra halka zulüm eden Mesem Han’la beylerine karşı savaşır. Han’ı yendikten sonra Han’ın emriyle kanatları kırıl...

TULPAR, TÜRKLERİN UÇAN ATI

Resim
  Kırım Kerç Yarımadasında Bulunan Kul-Oba Kurganından Çıkan İskit Türklerinin Eserinde Tulpar   Prof. Dr. Ufuk Tavkul Türk destanlarında atlar da sahipleri kadar olağanüstü özelliklere sahiptirler. İnsan dilinden anlayan ve insan gibi konuşabilen atlar, çoğu zaman sahiplerini tehlikelerden korurlar ve ölümden kurtarırlar. Uçma yeteneğine sahip olan bu atlar eski Türk destanlarında Tulpar adıyla bilinirler. Başkurt inançlarına göre Tulpar adı verilen kanatlı atın kanatlarını hiç kimse göremez.Tulpar kanatlarını,yalnız karanlıkta,büyük engelleri ve mesafeleri aşarken açar. Eğer birisi tarafından Tulpar’ın kanatları görülürse, Tulpar’ın kaybolacağına inanılır. Başkurtların  kahramanlık  destanı  olan  Ural  Batır’da  ata  tapınmanın  izleri korunmuştur. Bu destanda,Tulpar adı verilen kanatlıatlardan olan Akbuzat ve Sarat, gökyüzünde yaşayan tanrısal atlardır. Akbuzat, Göklerin hâkimi Samrav’ın karısı Koyaş’tan  (Güneş’ten...