Kayıtlar

DEDE KORKUT /KORKUT ATA

Resim
  Dede Korkut, İstanbul, Harbiye Askeri Müzesi (B.Tarhan Albümünden) Prof.Dr. Muharrem Ergin Türk dilinin en güzel ve en dikkate değer eserlerinden biri olan Dede Korkut Kitabı bir buçuk asra yakın bir zamandan beri bilinmektedir. Bilim dünyasıyla Türk dili ve edebiyatı alanında Dede Korkut Kitabı yahut kısaca Dede Korkut adıyla tanınan eser bir destansı Oğuz hikâyeleri mecmuasıdır. Prof. Dr. Fuat Köprülü, eserin değerini “Bütün Türk Edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut Destanı’nı öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar” diyerek ifade etmiştir. Biri Dresden ’de, öteki Vatikan ’da olmak üzere iki nüshası bulunan bu eserin Dede Korkut adıyla anılmasının sebebi, Dede Korkut adındaki ozanlar pirinin eserin bir nevi müellifi durumunda bulunması, eserde toplanmış olan Oğuz destanlarının onun tarafından düzenlenmiş gösterilmesidir. Dede Korkut adındaki “Dede” kelimesinin “Korkut” adı kadar eski olmadığı ve bunun efsanevi Korkut’un yaşlılığını vasıflandırmak içi...

DAĞLAMA GELENEĞİ

Resim
  İskit/Hun Pazırık Kurganlarından Çıkan Kalıntılara Göre Betimlenmiş Amazon Savaşçısı Prof. Dr. İlhami DURMUŞ Türk kültür çevresinde dağlama yazılı belgeler ışığında M.Ö. 5. yüzyı­lın ortalarına kadar gitmektedir. M.Ö. 5. yüzyılda İskitler dağlamayı bedeni güçlendirmeye yönelik uygulamakta­dırlar. Bedeni güçlendirmeye yönelik dağlama sağlam uzuv üzerine yapıl­maktadır. Bu tür dağlamalarda hasta­lıklı bir uzvun iyileştirilmesi söz konu­su değildir. Hippokrates bu hususta kayda değer bilgiler vermektedir. Onun bildirdiği­ne göre: “Avrupa’da İskit bodunu bulu­nur. Azak denizi çevresinde otururlar, diğer bodunlardan farklıdırlar. Sauomatlar diye de adlandırılırlar. Bun­ların kadınları kızoğlankız oldukları sürece ata biner, ok atar, at üstünde kargı savurur ve düşmanla savaşır. Üç düşman öldürmedikçe evlenmezler; töre gereğince hayvan kurban etmeden kocalarıyla aynı evde (göçerev, araba) oturmazlar. Bir kız kocaya varınca, genel bir seferberlik zorunluluğu or­taya çıkmadıkça...

BULGAR BOYLARININ ORTA İDİL BÖLGESİNE GÖÇÜ VE NOVİNKOVSK KURGANLARI

Resim
  Büyük Bulgar Hanlığını Kuran Kubrat Han'ın Ukrayna'nın Poltava ili Malatya Pereşepina Köyündeki Mezarı Dr. Dinçer Koç Doğu Avrupa Türk tarihinin en önemli tarihi figürlerinden biri olan Bulgarların Büyük Bulgar Devleti dağıldıktan sonra Hazar Kağanlığı’nın hâkimiyetine giren boylarının VII. yüzyılın sonlarından X. yüzyılın başlarına kadar olan tarihleri yazılı kaynakların yetersiz olması nedeniyle doğru bir şekilde aydınlatılamamıştır. Bundan dolayı Bulgar boylarının bu süreçteki tarihleriyle ilgili ana kaynaklar arkeolojik kalıntılardır. Bu manada X. yüzyılda İdil Bulgar Devleti’nin kurulmuş olduğu Orta İdil bölgesinin Türkleşme süreci ve Bulgar boylarının buraya gelmelerinin tarihlerinin aydınlatılmasında en önemli veriler onlar tarafından bırakılmış olan mezarlıklardan elde edilmektedir. Rusya Federasyonu Tataristan Özerk Cumhuriyeti’nin güney sınırlarında bulunan Samara ve Ulyanovsk bölgelerinde tespit edilen Novinkovsk kurgan mezarlıkları Bulgar boylarının O...

BUN TÜRKLER

Resim
  Kıpçak Kadını Fatima Devrisheva ’nın Yüksek Lisans Tezi Yukarı Kür ve Çoruh boylarıyla Ahıska bölgesinin Türklük tarihi, çok eski asırlara dayanmaktadır. Son Kıpçakların, Gürcü Kralının davetiyle gelip yerleşmesinden yüzyıllarca evvel buralarda Kıpçak ve Bun-Türklerin yaşadığına dair ciddî haberler vardır. Doğu seferine çıkan Makedonların ünlü kralı İskender, MÖ. 4. yüzyıl sonlarında Kafkasya ’ya geldiğinde, ona karşı çıkan kuvvetli bir Türk varlığının olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar, Kıpçak ve Bun-Türk adıyla anılmaktadır. 14 Fransız bilgini Brosset, Bun-Türklerin Turanlı olduğunu bildirmektedir. Gürcü dil bilgini Marr ise, Bun-Türk’ün “ otokton/yerli Türk ” anlamına geldiğini yazmaktadır. Bu bilgiler, Çoruh ve Kür boylarında, dolayısıyla Kafkasya’da, Türklük tarihinin, ne kadar eskilere gittiği konusunda kesin bir fikir vermektedir. En eski Gürcü kaynaklarından biri olan Moktsevay Krtlisa ’da (VΙΙΙ. Yüzyıl), milâttan önce ΙV. yüzyılda Makedonyalı İskender’in Kafkasya’ya ...

SİBİRYA'YA ADINI VEREN SUVAR (SABİR, SABAR, SZABİROK ) TÜRKLERİ

Resim
  Sabir Kadını Prof.Dr. Osman KARATAY Suvarlar (Sabirler) Hun sonrası dönemde Kafkaslara gelmiş, daha çok Güney Kafkaslara sarkarak kendilerinden söz ettirmişlerdir. Bu topluluğun geliş yeri Batı Sibirya gözüküyor. Göç etmeyen kısım yerinde kalmış ve nihayet Sibirya adı onlardan dolayı verilmiştir. Sonraki dönemin delillerinin Türk olduğunu gösterdiği bu kavim, Macarların atası olarak da kaydedilmiştir. Suvarların Sibirya’ya Ortadoğu’dan gittikleri anlaşılıyor. Kuzey Irak bölgesinin sakinleri olan Subarlar , batıdan gelen baskılarla Azerbaycan istikametine çekilmişler, orada da tutunamayarak Kafkasların kuzeyine geçmişlerdir. Bu halk Sümercedeki Türkçe ve Macarca ile alakalı kelimelerin kaynağı olarak görülüyor. Sonraki dönemde karşımıza çıkan Macar atfı da bununla birlikte düşünülmeli ve Türk-Macar ortak atalarından biri olarak değerlendirilmelidir. Makalenin Tamamı ***   Prof. Dr. Ahmet Taşağıl Sabarlar, 463-558 yılları arasında Karadeniz’in kuzeyinde ve Kafkaslar’...

GÜNEY SİBİRYA’DA HUN TÜRKLERİ’NE AİT KURGANLAR, MEZARLAR VE ŞEHİRLER

Resim
  Hun/İskit Türklerine Ait Pazırık Kurganında Bulunan Keçe Eyer Örtüsü Hermitage Müzesi Luiza Kılıç’ın Yüksek Lisans Tezi Tarihi kayıtlar ve bulgulara göre Türk kültürünün devlet teşkilatına sahip ilk yapısının Hun Türkleri’ ne ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu tespitin yapılmasında yıllarca Çin kaynaklarının incelenmesinden faydalanılmıştır. Ancak son dönemlerde Hunlara ait kurganların, mezarların ve şehir kalıntılarının arkeolojik araştırmalara konu olması ile Hunların sahip olduğu kültür zenginliği daha net olarak tespit edilebilmiştir. Çalışmanın amacı da Hun kültürünün zenginliğini ortaya çıkaran son dönem arkeolojik çalışmalarda tespit edilmiş Baykal Ötesi, Altay ve Tuva bölgeleri kurgan, mezar ve şehir kalıntılarını sistematik olarak incelemek ve indekslemektir. Tez'in Tamamı Preservation of The Frozen Tombs of the Altai Mountains-UNESCO

CHOU (M.Ö. 1050-249) DEVRİNDE TÜRK HAKAN ŞEHRİ ORDUĞ

Resim
  Prof. Dr. Emel Esin Çin târihleri, Proto-Türk saydığımız Chou'ların , müstahkem hükümdar şehirlerini nasıl kurduklarını anlatır. Hükümdar şehri , yeryüzünün modelinde bir mikrokosmos olarak tasarlanmakta idi: yeryüzüne ve imparatorluğun sahip olduğu topraklara dönük olarak tam dört-köşe planda olurdu. Dört yöne bakardı. Temsilî olarak, ana yön sayılan güney tarafı, aynı zamanda, güneşin tepede olduğu zamana , yaz mevsiminin değişim durumuna, öğle saatine, parlaklığa, kırmızı renge, Kuş burcuna (Türklerde Kızıl Sağızğan), imparatora ve erkeklik ile tek sayılar timsali yang mefhumunun evcine ( Ying Yang kuramının zirve noktasına ) işaret ederdi. Kuzey tarafı ise ayın zirve noktasına, kış mevsiminin değişim durumuna, gece-yarısına, kara renge, karanlığa, yılanın sarıldığı Kaplumbağa burcuna ( Türklerde Kara Yılan burcu ), imparatoriçeye ve kadınlık ile çift sayılar timsali yin mefhumuna karşılık gelirdi . Doğu tarafı güneşin doğuşunu, baharın uyumunu , sabahı, gök r...