Kayıtlar

TÜRK BİLİM İNSANI BİRUNÎ

Resim
  Türk Bilim İnsanları'nın Heykelleri : Birunî, Ali Kuşçu, Harezmi, Uluğ Bey; Semerkand Medresesi Özbekistan Taşkent Prof. Dr. İbrahim Agâh Çubukçu Biruni çağının çeşitli bilimleri hakkında derinliğine araştırma yapan dünyanın sayılı bilim adamlarındandır. Bilimsel yöntemi benimsemesi, çağına göre büyük bir aşamadır. Bıkmadan deney yapması, deneylerden sonuç çıkarması, olaylar arasında bağ kurması, nesnel davranması, kritik bilimsel bir zihniyete sahip olması dikkati çekmiştir. Hurafelere önem vermemiş, aklı esas almıştır. Ortaçağda özgür düşünceyle araştırma yapmağa başlamıştır. Bilimle imanın sınırlarını çizmesini bilen Biruni, inanan bir Türk düşünürüdür.  Alemin öncesizliği görüşünü reddetmiş, İlk Neden'in yani Tanrı'nın varlığını doğrulamıştır. Zamanın sınırlı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca ahlak felsefesi üzerine eğilmiş ve insanın değerini belirtmeğe çalışmıştır. Bütün bu nedenlerle. Biruni, Türk bilim ve düşünce tarih...

GÖKTÜRK DÖNEMİ MADENİ SİLAHLARI

Resim
  Doç. Dr. J. Özlem Oktay ÇEREZCİ Göktürkler, özellikle VI-VIII. yüzyıllarda Dağlık Altay, Kırgızistan, Kazakistan, Moğolistan,Tuva topraklarında varlık göstermişler, sözü edilen coğrafyada önemli sanat eserleri ortaya koymuşlardır. Bunlar arasında maden işçiliği de diğer sanat dalları gibi Göktürkler için ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Özellikle demiri çok iyi işlemesini bilen Göktürler bu yeteneklerini silahlarına yansıtmıştır. Göktürk Dönemi silahları kullanım amaçlarına göre “Saldırı” ve “Savunma” silahları olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. Saldırı Silahları “Yakın Mesafe” ve “Uzak Mesafe” silahları bakımından iki alt gruba sahiptir. Yakın Mesafe Silahları da kendi içinde “Kesici- Delici”, “Delici” ve “Vurucu” olarak üç gruba ayrılır. Yakın Mesafe Kesici-Delici Silahları: “Meç”, “Uzun Kılıç”, “Eğri Kılıç”, “Kama”, “Bıçak”; Yakın Mesafe Delici Silahları: “Mızrak”; Yakın Mesafe Vurucu Silahları: “Savaş Baltası”, “Keser” ve “Gürz”dür. Uzak Mesafe Silahı Göktürk...

ORTA ASYA’DAN DOĞU AVRUPA’YA ERKEN DEVİR TÜRK SANATINDA RUNİK YAZITLI /TAMGALI MADENÎ KAPLAR

Resim
  Avar/Peçenek Türklerinin Nagyszentmiklos Hazinesi ; Viyana ve Budapeşte Sanat Müzesi Doç.Dr. J.Özlem Oktay Çerezci Türkler’de maden sanatı oldukça önemli bir yere sahiptir. Erken devir Türklerinde gerek gündelik hayatta kullanılan gerekse ritüel amaçlı olarak karşımıza çıkan araştırma konusu madeni kaplar, bu anlamda Türk kültürü için bütünleyici ve ayrıcalıklı özellikler barındırmaktadırlar. Söz konusu madeni kapların bazıları ise runik yazıtlara ve/veya tamgalara sahip olmaları ile dikkat çekmektedirler. Çünkü yazıtlar ve tamgalar aidiyet göstermeleri ile bir tür imza olarak düşünülebilirler. V.I Maljusenko Özel Kolleksiyonu, İki Gümüş Kaptan Biri, İki Adet Dağ Keçisi Tamgası Kaidenin Altında Yer Almaktadır. Türk sanatında Asya Hunlarında, Avarlar, Peçeneklerde, Orta ve İç Asya toprakları ile Doğu Avrupa’da rastlanan Runik yazıtlı ve/veya tamgalı madeni kaplar, ortak özelliklerinin yanı sıra, gerek biçim gerekse süsleme açısından...

ORTA ASYA’DA ÖLÜ KEMİĞİ MUHAFAZA KAPLARI (OSSUARY / NAVS)

Resim
Prof. Dr. Yaşar ÇORUHLU Orta Asya’da Türk Sanatı’nın M.Ö. ki dönemlerden itibaren gelişimi, Proto-Türk, Hun, Göktürk, Uygur vb. çeşitli Türk devirlerini içerecek şekilde ve her türlü ayrıntısıyla henüz ortaya konulamamıştır. Oysa günümüzde Türklerle ve Türk bölgeleriyle ilgili kazılar ve araştırmalar sonucunda elde edilen kalıntı ve sanat ve kültür değeri olan nesnelerin sayısı gün geçtikçe çoğalmakta ve büyük miktarlara ulaşmaktadır. Bununla birlikte sözü edilen bu büyük malzeme grubunun, Türk Sanatı Tarihi ve Arkeolojisi açılarından değerlendirilmesi, önemli sorunlar ve zorlukları bünyesinde barındırmaktadır. Bahsedilen şekilde, bazı değerlendirme zorluklarının olduğu sanat ve kültür nesnelerinin bulunduğu bir grup eser de ölü kemiği-kalıntısı saklama kaplarıdır. Bunlar batı literatüründe “Ossuary” ve Ortacağ Araplarında “Navs” denilen ölü insan kemiklerinin ve bazen de kutsal sayılan kalıntıların saklandığı muhafazalardır. Daha çok, Hindistan’dan doğarak Orta ve İç...

GÖKTÜRK DEVRİ KÜPELERİ

Resim
  Doç.Dr. J. Özlem Oktay Çerezci  Göktürk Devri’nde küpe takma, gerek kadınlar gerekse erkekler arasında oldukça yaygın bir gelenektir. Bunu, sadece mezarlarda arkeolojik malzeme olarak ele geçen küpelerden değil ama aynı zamanda taş heykeller, duvar resimlerinde, vb.de, özellikle savaşçı erkeklerin tasvirinde karşılaştığımız örnekler desteklemektedir. Bu küpeler halka form dışında çoğunlukla küre ya da damla şeklinde pandantiflere sahip biçimde karşı mıza çıkmaktadırlar. Konumuzu oluşturan Göktürk Devri küpelerinin çalışılmasındaki amaç, Moğolistan, Hakasya, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Minusinsk Havzası ve Altaylar başta olmak üzere Göktürk Devrinde oldukça geniş bir coğrafyada görülen bu küpelerin düşüncemize göre Göktürk sanatı için önemli bir zincir halkasını oluşturmasıdır Makalenin Tamamı  

MOTİFLERE DÖNÜŞMÜŞ TÜRK DAMGALARI

Resim
  Prof.Dr. Remzi Duran Mülkiyet, aidiyet ve bağımsızlık unsuru olarak neredeyse insanlık tarihi yaşıt olan Tamga-Damga, hiç şüphesiz Türk kültürünün de vazgeçilmez uygulamalarındandır. Damgalar-Tamgalar; boy-soy birliği, millet mensubiyeti ve kutsallık ifadesi işaretler olarak Türk tarihinin erken devirlerinden itibaren hemen her türlü malzemede karşımıza çıkmaktadır. Ancak, zaman içerisinde bazıları harflere dönüşerek yazıya geçmiş, bazıları da geometrik süslemeleri oluşturan kompozisyonlar içerisinde esas anlamından kısmen uzaklaşarak kompozisyonun bir elemanına dönüşmüştür. Özellikle 12. yüzyıldan sonraki geometrik süslemenin yapıcısı muhtemelen ne yaptığının farkında olsa da, daha sonraki zamanlarda onu seyredenler aynı anlamı okumakta zorlanmakta, hatta okuyamamaktadırlar. Makalenin Tamamı Rahmetli Servet Somuncuoğlu ile Söyleşi  Türk Damgaları  

DAMGALARIN GÖÇÜ BELGESELİ

Resim
  Kaya resimlerini ekranlarınıza getiren Damgaların Göçü belgeselinin 1. bölümünden... Ankara’nın Güdül ilçesi Salihler köyü yakınlarında, Düdük Dağı çevresinde bulunan kalıntılar, 1071 yılından çok öncelere dayanıyor. Belgesel, geçmişi milattan önceki yıllara uzanan Anadolu’nun bağrındaki Türk izlerini dünyaya sunuyor. Türklerin Anadolu’ya gelişine dair yazılmış tarih bilgilerini sorgulatacak olan belgeselle dünyaya ilk kez sunulacak kalıntılar arasında iki Kağan Kurganı da var. Yönetmen Servet Somuncuoğlu, Damgaların Göçü ile kayıt altına alınan bu kurganları, Orta Asya’daki benzerleriyle karşılaştırıyor.