Kayıtlar

Şubat, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ORDU İLİNİN ESKİ ADI "KOTYORA"

Resim
Prof. Dr. Necati DEMİR Ordu ili, M.Ö. 400 yılından önce günümüzdeki şehir merkezinin yaklaşık 5 km batısında, halk arasında Bozukkale olarak bilinen yerde "Kotyora (<Kutyöresi)" adıyla kurulmuştur. Kut kavminin Türk kökenli olduğunu ünlü Sümerolog Prof. Benna Landsberger, 1937'de yapılan Tarih Kurultayı'nda Atatürk'ün huzurunda açıklamıştır. Ordu ilinin eski adı olan Kot< Kut Yorası/Yöresi adı işte yukarıda anlattığımız Kut Türklerinin mirasıdır. Ordu'da Kutlarla ilgili başka yer adları da bulunmaktadır: 1455'te Ordu'da Kutlucalu, Kutlulu (Bolaman), Kutlulu (Bozat) adlı karyeler bulunmaktadır 20. Ordu'ya bağlı Mesudiye ilçesinin Derinçay köyünün eski ismi ise Konanı (kut-ana?)'dır. Makalenin Tamamı Ordu, Mesudiye, Esatlı Ön Türk Yazıtları Ordu'nun Mesudiye İlçesi, Kale Köyün'nde Bir Türkmen Kalesi     

EN ESKİ TÜRKÇE KELİMELER

Resim
Kaynak  

BOZKURT’TAN HIZIR’A TÜRK HALK ANLATIMLARINDA KLAVUZ

Resim
  İbrahim Çallı'nın Ergenekon 1 Tablosunda Çıkışa Yön Gösteren Klavuz Kurt Betimlemesi Dr. Mustafa Duman Türk halk anlatmalarında ve özellikle destanlarda, destan kahramanına kılavuzluk eden olağanüstü yardımcı varlığın değişim-dönüşümü üzerine yaptığımız inceleme, Türk toplumunun zihin dünyasındaki kılavuz figürünün temel özelliklerini göstermektedir. İslamiyet öncesi dönemde teşekkül eden anlatmalarda bozkurt, İslamiyet’in kabulüyle birlikte başlayan dönemde teşekkül eden anlatmalarda ise Hızır şeklinde karşımıza çıkan olağanüstü kılavuz varlık, bir arketipin ifade boyutuna taşınması girişiminin sonucudur. Bağlı olunan dinin temel dinamiklerine uygun formlarda ifade edilen bozkurt ve Hızır’ın tavsiflerindeki bazı benzer unsurlar şunlardır: 1. Olağanüstü, tanrısal varlıklardır. 2. Kutsal, soyut bir varlık kabul edildikleri için ölümsüzdürler. 3. Zaman ve mekâna hükmederler. 4. Süratlidirler, aniden ortaya çıkıp kaybolurlar. 5. Her ikisi de erkek olarak t...

TÜRKLER VE SÜMERLİLERİN YARATILIŞ DESTANLARI VE EVREN ANLAYIŞI

Resim
İlk İnsan "Kişi" nin Yaradılışı   Yrd.Doç.Dr. Ercüment Yıldırım Mezopotamya ve Türk evren anlayışının mukayesesindeki birçok öğenin benzeşmesinde Türk ve Sümer toplumu arasındaki ırkı birlikteliğin büyük rolü bulunmaktadır. Bu ırki birlikteliğin en büyük göstergesi Türk ve Sümer dilinde doğrudan ilintisi bulunan 400’e yakın kelime bulunması ile her iki dilde gramer yapıları arasında büyük benzerliklerin olmasıdır. İki toplumun da ortak bir dil ailesine mensubiyetinin yanı sıra dağların kutsallığına inanan Türkler gibi Sümer toplumunun da düz Mezopotamya ovalarında dağlar gibi yükselen ziguratlar inşa etmesi, yaşam coğrafyalarının farkına rağmen evreni algılayışlarındaki benzerliği ortaya koymaktadır. Mezopotamya’nın diğer halkları çevrelerindeki coğrafyalarda dağlar ile karşılaşmış olsalar dahi dağlara kutsallık atfetmemiş, gökyüzüne yaklaşmaya tanrısal bir anlam yüklememiştir. Yönetim anlayışı açısından da Türk ve Sümer toplumlarında birliktelikler görülmüştür. Bunun b...

TÜRK TARİHİNİN BAŞLANGICI

Resim
  Prof. Dr. Vecihe Hatipoğlu Türkler bugün olduğu gibi eski çağlarda da ayrı ayrı boy adlarıyla tanınıyorlardı. Bugünkü, Kırgızlar, Özbekler, Yakutlar, Çuvaşlar gibi, eski çağlarda da Subarlar (Subariler, Subirler ), Gud'lar ya da Guz'lar (Kas'lar) vardı. Kısaca M.Ö. 3500 yıllarında yaşamış olan Sümerler'de M.Ö. 2500 yıllarında hükümran olan Gud'lar (Kut'lar) ve yine M.Ö. 1700 yıllarında hâkimiyet kuran Kas'lar (Guz'lar) arasındaki zaman farkı hükümranlık zamanlarının farkıdır. Yoksa Türkler buralarda aralıksız, uzun yüzyıllar yaşamışlardır. M.Ö. Sürye'deki Kas'lardan tarihçi Strabon Kos adıyla söz eder.  Türkler Mezopotamya'da, Sümer ülkesinden başlayarak, yüzyıllar boyunca yaşamışlar, fırsat buldukça Samî kavimlere hükmetmişler, önce, Sümer Gudea krallığını, sonra Gud (kut) krallığını, daha sonra da Guz (Kas) krallığını kurmuşlardır. Son iki krallığın hakimiyeti toplam yedi yüzyıl sürmüştür. Böylece Türkler, bu alanlarda, Mezopotamya...

URAL BATIR, AKZUBAT VE KÖROĞLU DESTANLARI ARASINDAKİ BENZERLİKLER

Resim
  Doç.Dr. Metin Ergun Ural Batır, Başkurtlar ’ın mitolojik inançlarını ve o dönem insanının hayallerini anlatan üç kuşağın hayat hikâyesidir. Yenbirzi atayla Yenbike ananın, onların oğulları Şülgen ile Ural’ın ve Ural’ın çocukları İzil, Hakmar, Nöğöş ve Yayık’ın hayat hikâyeleri. Destanda, iyiyle kötünün mücadelesini görürüz. Ural Batır destanı, Akbuzat destanıyla bir daire meydana getirir. Akbuzat destanının kahramanı Hevben, Ural Batırla oğullarının bitiremedikleri mücadelelerini, savaşlarını devam ettirir. Yaman dev , cinlerin ve ejderhaların su altı dünyalarını ve onların padişahı Şülgen’i tarumar eder. Ural Batır’ın devler tarafından çalınan Akbuzatı ile Elmas kılıcını almak için Hevben su altı padişahlığına gider. Orada, Şülgen’in kızı Nerkes’le karşılaşır ve onunla evlenir. Akbuzat ve Elmas kılıcı aldıktan sonra Şülgen’in ülkesini yok eder. Hevben, daha sonra halka zulüm eden Mesem Han’la beylerine karşı savaşır. Han’ı yendikten sonra Han’ın emriyle kanatları kırılan H...

GÜNEY SİBİRYA’DA HUN TÜRKLERİNE AİT KURGANLAR, MEZARLAR VE ŞEHİRLER 2

Resim
  Noin-Ula Kurganından Çıkan ve Türk Yöneticisini Betimleyen Kumaş Sn. Luiza Kılıç’ın Yüksek Lisans Tezi Tarihi kayıtlar ve bulgulara göre Türk kültürünün devlet teşkilatına sahip ilk yapısının Hun Türkleri’ne ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu tespitin yapılmasında yıllarca Çin kaynaklarının incelenmesinden faydalanılmıştır. Ancak son dönemlerde Hunlara ait kurganların, mezarların ve şehir kalıntılarının arkeolojik araştırmalara konu olması ile Hunların sahip olduğu kültür zenginliği daha net olarak tespit edilebilmiştir. Çalışmanın amacı da Hun kültürünün zenginliğini ortaya çıkaran son dönem arkeolojik çalışmalarda tespit edilmiş Baykal Ötesi, Altay ve Tuva bölgeleri kurgan, mezar ve şehir kalıntılarını sistematik olarak incelemek ve indekslemektir. Makalenin Tamamı Hun Türkleri

ROMA’YI KURAN TRUVALILARIN (TROYALILARIN ) TORUNLARI ETRÜSKLER

Resim
  Etrüsk Eserleri, Louvre Müzesi, B.Tarhan Albümünden Arş. Gör. Aynur Çınar Truvalıların torunları Etrüskler, antik İtalya’ya damga vurmuş bir halktır. Onları bizler için önemli kılan en önemli unsur, Türkler ve Etrüskler arasındaki genetik akrabalıktır. Etrüsklerin Anadolu’dan ve Avrupa’nın kuzeyinden İtalya’ya geçen Türk kökenli ataları, yerli halkla birleşerek yepyeni medeniyet kurmuşlardır. Bu Batı merkezli tarih anlayışında uzun süre yadsınmış olsa da son dönemlerde yapılan genetik araştırmalarıyla kesin olarak ortaya konan bir gerçek haline gelmiştir. Dolayısıyla Etrüskler, Yakındoğu, Anadolu, Yunan ve Roma toplumları arasında köprü kuran, bu kültürleri harmanlayarak kendine özgü yepyeni bir sosyo-kültürel yapı inşa eden senkrektik bir millet olarak görülebilir. Bu halk Roma’yı kurmuş ve günümüze uzanan Avrupa yönetim ve medeniyet anlayışının temelini atmıştır. Son olarak Etrüsk medeniyetinin çağlar sonra Katolik Roma’dan bunalan Avrupa Rönesans’ına ilham olması modern A...

HUN KADINI VE ZİYNET EŞYALARI

Resim
  Hun Türkü Kadınlarının Tacı ( Csorna Diademi) Macaristan Milli Müzesi Yrd. Doç. Dr. Ali Ahmetbeyoğlu IV. asrın ikinci yarısından itibaren Doğu Avrupa'ya nüfuz etmeye başlayan Hunlar, bu coğrafyada yaşayan kavimlerle mücadele ederken, bir yandan da sosyal, kültürel, iktisadî bakımlardan alış verişlerde bulunmuşlar, birbirlerini etkilemişlerdir. Yazılı kaynaklardaki bilgilerin yetersizliğinden dolayı, toplumlar arasındaki ilişkilerin kısmi de olsa aydınlatılmasında en önemli malzemeyi arkeolojik kazılarda ele geçen eserler oluşturmuştur. Nitekim Avrupa'da ilk yıllar ve en güçlü zamanlardaki Hun kadınının değişim gösteren durumu, gelişim ve kültürel etkileşimin en önemli örneklerinden biri olmuştur. Gerektiği zaman kocasıyla birlikte zorluklara karşı koyan Hun kadını, müreffeh günlerde de hayat tarzına, maddi olanaklarına ve coğrafî şartlara uygun olarak giyinip kuşanmış, süslenmiş , altın ve gümüşten kıymetli taşlarla işlenmiş takılar takmıştır. Makalenin Tamamı Hun Kül...

TÜRKLERDE KAN KARDEŞLİĞİ VE ANT

Resim
  Prof. Dr. İlhami DURMUŞ Türklerde kan, silah, at kurban etme, kap, değnek, bir nesneyi kertme, hayvan derisi ve kafası, hediyeleşme gibi faaliyetler ve nesneler antla ilgili unsurlardır. Kardeş veya dost olmak isteyenlerin kanlarını bir içkiye karıştırıp içmeleri Türk kültür çevresinde antlaşmanın en önemli şartlarındandır. Bu törenlerde ok, mızrak, savaş baltası ve kılıç kullanılmaktadır. Kılıç kullanımı Türk kültür çevresinde uzun zaman diliminde görülmektedir. Türkler kılıcı kutlu saymakta ve ant törenlerinde kılıç üzerine ant içmektedirler. Türkler, devletler ya da boylar arasında gerçekleştirdikleri törenlerde at kurban etmektedirler. Kan kardeşliği ve ant törenlerinde kap kullanımı ön plana çıkmaktadır. Bu amaca, bir kâse ya da boynuz şeklinde kap hizmet etmektedir. Bu kaplar toprak, gümüş ya da altından yapılmaktadır. Yemin törenlerinde değnek de kullanmaktadır. Değnek üzerinden atlamak suretiyle de yemin edilmektedir. Herhangi bir nesnenin kertilmesi suretiyle de ye...

FİLOLOJİ BAKIMINDAN TÜRKLER VE KOMŞULARI

Resim
Dr. Necip Üçok İğreti kelime münasebetleri üzerinde yaptığımız bu kısa araştırma, bize milâttan en aşağı 3500 yıl önce hangi milletlerin Türklerin komşuluklarında oturduklarını oldukça açık bir şekilde gösterdi. Türkler, Orta Asya isteplerinde, bilhassa bu istepin batı bölgesinde, Hazer denizine daha yakın olan taraflarda oturuyorlardı. L. Râsonyi (Dünya tarihinde Türklük, Ankara 1942 S. 9 ve ötesi). Türk ana yurdunu Ural ve Altay dağları arasına takriben şimdiki Kazakistan civarına koymak istiyor. Ben Sümerlerle vaki iğreti kelime münasebetini de göz önünde bulundurarak, bu yurdun daha güney batıya, Hazer denizine doğru uzandığını kabule meylediyorum.  Şu halde M. Ö. 4 üncü bin yılın ortalarına doğru Türklerin komşuları, doğuda Çinliler , kuzey doğuda yine ayni dil birliğine mensup olan Moğollar, kuzey batı ve batıda Finougriyenler veya daha geniş manada Urallılar, güney batıda, Urallarla Kafkaslar arasında Indogermenler ve nihayet güneyde de . Sümerlerdi Makalenin Tam...