ESKİ TÜRKLÜK VE MEDENİYET
![]() |
Kul Oba Kurganından Çıkarılmış Olan İskit Türklerinin Savaşçıları, Hermitage Müzesi |
Prof. Dr. Osman Karatay
Uygarlıkların su kenarlarında geliştiğine dair yaygın kanaatin doğru olmayıp asıl etkenler; yaşanabilir bir çevre ile barış ve istikrar ortamlarıdır.
Göçebelik ilkellik olmayıp yüksek bir teknoloji ve kuralların sıkı bir şekilde uygulandığı bir toplum düzeni ister. İlkel insan göçemez avcı toplayıcı olarak kalır. Orta Asya insanı demir çağından çelik çağına ve tekstilde ise keçenin keşfi ile göçmeye başlamıştır. Dolayısıyla bütün Türkler göçebe olmadığı gibi, zamana yayılmış bir göçebelik de yoktu.
Dil ve kazı verileri bize ilk Türklerin tarımcı olduğunu gösteriyor. Tarım yapılabilen tek saha ise İdil nehrinin doğusu güney Ural bölgesidir. Araştırmalar bu bölgede M.Ö. 8. Bin yıl itibariyle insanlığın bu bölgede tarıma başladığını gösteriyor.
Tarımla birlikte artan insan ve buna bağlı olarak artan hayvan nüfusu göçü zorunlu kılmış ve Türkler İdil-Ural bölgesinden Kazak bozkırlarına doğru yayılmıştır. Bu sahadaki maden yataklarının bolluğu ile bakır ve tunç kullanıma girmiş, demirden çeliğe geçilmiş ve hantal kağnılardan at arabalarına geçmiştir. Türklerin yaşamındaki atın kullanımı, tarım ve madencilik sürecinin dışında, geniş bozkırlardaki boyların haberleşmelerinde, organize olup devletleşmelerinde ve madenlere hâkimiyetin verdiği üstünlükle savaşlarda kullanılmıştır. Erken devirlerden beri bu üstünlüklere sahip Türk devletlerini kimse yıkamadığı gibi, eski Türk devletlerini ancak yine Türkler yıkabilmiştir.
Türklerin bu sosyal ve teknolojik üstünlükleri, bir anlamda onları dokunulmaz kıldı ve binlerce yıl barış ve huzur ortamı gerçekleşti. Bu süreçte daha geri seviyede ancak çok kalabalık olan Arîler Asya topraklarına geldiler ve Türklerle karşılaştılar ancak bu karşılaşma barış ve huzur ortamını etkilemedi. Bu ortam sayesinde Andronovo çağında şekillenen ve Saka çağında zirveye oturan ve “Bozkır Hayvan Üslubu” olarak anılan sanat akımı ile Türkler tarafından üretilen ve “kaba saba” bozkır çobanlarına atfedilemeyecek kadar üstün nitelikli binlerce eser bugün başta Rusya olmak üzere dünya müzelerinde sergilenmektedir.
Belki de bildiğimiz herşeyi unutmamız ve tarihi yeni eserlerden yeni baştan okumamız gerekiyor. Ok ve kılıçtan, at ve avrattan, çadır ve kımızdan ibaret olmayan yüksek bir medeniyete sahip olduğumuzu bilmek herhalde önemli bir ihtiyaçtır ve günümüzdeki Türk kimliğinin ihyasında önemli bir bileşen olarak katı yapacaktır.
Dipçe: Bu yazı asıl makaleden yapılmış derlemedir.
Yorumlar
Yorum Gönder