ATEŞ ALMAYA MI GELDİN ?
Prof.Dr. Tuncer Gülensoy'un
"Barbar Türkler"
Kitabından
Türklerde ateş ve ocak kültleri
birbirinden ayrılmaz. Soyun ve ata ocağının devamı "Otçigin/
Ottigin" adı verilen en küçük çocuğun görevidir. O,
çadırdaki (yurt-üy-eb-ev)
ocağın sönmemesi için baba ocağında bırakılır.
Şöyle bir efsane anlatılır: "
Kök Türklerin ataları Hunların
kuzeyinde bulunan SOU ülkesinden çıkmışlar. Onların kabile
reislerine "A-PANG-PU" derlermiş. Bu reisin on yedi
kardeşi varmış, Adı İ-chi Ni-shu-tu olan küçük kardeşlerinden
birisi KURT'tan doğmuş. Bu çocuğun diğer kardeşleri çok zayıf
oldukları için düşmanları tarafından yok edilmişler. Kurt'tan
doğan İ-chi Ni-shu-tu, tanrılar tarafından öylesine güçler
tarafından donatılmış ki "YADA TAŞI" ile yağmur
yağdırma ve aynı zamanda rüzgâr estirme yeteneklerine sahipmiş.
İ-chi Ni-shu-tu'nun babaları,
YAZ ve KIŞ TANRILARI (!) olan iki karısı varmış. Bu iki kadından
birisi dört çocuk doğurmuş:
Birisi Leylek (ya da kuğu )
olmuş
İkincisi Kırgız imiş.
(Moğolistan'ın kuzey doğu tarafından bulunan A-Fu ile Kem
nehirleri arasına oturmuş.)
Üçüncüsü (adı belli değil)
Yenisey nehrinin kıyılarına yakın Chu-Chin suyu boyunda yurt
tutmuş.
Dördüncüsü (adı belli değil)
Sayan Dağları'nın batı tarafında olduğu sanılan Chien-shu ve
Shin Dağları'nda yerleşmiş.
Bu dağlarda, yıkılan eski
devletin reisi olan A-pang-pu'nun bir oymağı yaşıyormuş. Bu
oymağın insanları soğuktan çok dertli imişler. Dört kardeşten
en büyüğü burada ATEŞİ BULMUŞ ve halkını ıstıraptan
korumuş, onları besleyerek hayatlarını kurtarmış. Bundan dolayı
diğer üç kardeş, aralarında anlaşarak ateşi bulan en büyük
kardeşlerini kağan seçmişler ve "TÜRK" ünvanını
vermişler.Gerçek adı Na Tu-liu olan TÜRK'ün on karısı varmış.
Karılarının doğurduğu çocuklar soy adlarını annelerinden
almışlar Börülü soyu da Türk'ün en küçük karısının
soyundan geliyormuş.
Altaylı kavimlerin hepsi ateşi
kutsal saymışlardır. Onlara göre ateş, gökten inmiştir ve gök
tanrısının oğludur. Ateşin temizleyici özelliği olduğundan
zararlı ruhları uzaklaştırır. Bizanslı elçiler ve seyyahlar,
iki ateş arasından geçirildikten sonra hakan huzuruna
çıkarılmışlardır. Hatta müslüman Türklerde de bu gelenek
halâ yaşamaktadır. Başkurt ve Kazak Türkleri bir yağlı
paçavrayı tutuşturup, hastanın etrafında "alas, alas"
diye dolaştırırlar. Buna "alaslama" denir. Bu kelime
Türkiye Türkçesine "alazlama" şeklinde
geçmiştir. Anlamı ateşte temizleme demektir.
Eski
Türklerin kullandıkları kayın ağacından yapılmış
kulübelerde, keçeden yaptıkları ve "yurt-curt-üy"
adını verdikleri evlerde en kutsal yer ocak idi. Ocak, bir evde
yaşayanların işareti idi ki ocakta yanan ateşin dumanı o yurt'un
tepesindeki delikten (tündükten) dışarı çıkardı. Savaşa
giden Türk ailesi en küçük erkek çocuğunu ateşin sönmemesi
için evde bırakılır ve o çocuğa da "OT-TİGİN / OT-ÇİGİN"
(Ateş prensi) derlerdi. Çocuğun görevi ocaktaki ateşi
söndürmemek, o evde bir aile olduğunu belirtmekte idi (Bkz.
İstiklâl Marşı )
Bundan 50-60 yıl önce, her evde
kibrit ya da "kav-çakmak taşı-demir" bulunmadığı
için,ocak yakacak olan anneler çocuklarını bir ateş küreği ile
komşuya göndererek "köz" isterlerdi. Bugün "Ne
acelen var ateş mi almaya geldin?" deyimi o günlerden
kalmadır.
Bütün Türk dünyasında aile
ocağında yanan ateş her zaman kutludur. Altaylarda ateş su ile
söndürülmez. üzerine işenmez, tükürülmez ve ateşle oynanmaz.
Kamlar da bazı törenlerde ateş etrafında dönerek, üzerinden
atlayarak gösteri yaparlar. Bu geleneğin Türkiye ve Orta Asya
Türkleri tarafından hâlâ yaşatılan "Nevruz"
törenlerinde yakılan ateş üzerinden atlayarak geleneği
sürdürdükleri görülür.
Şamanizmve Eski Türk Dini
Yorumlar
Yorum Gönder