Kayıtlar

Nisan, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İSLAMİYETTEN ÖNCE KAFKASYA’DA TÜRKLER

Resim
  Kaynak Yrd.Doç.Dr. Zekiye Tunç Türklerin Kafkasya’daki varlığı Proto Türk kavimleri ile ilişkilendirilen MÖ IV. bin yılına tarihlenen Nalçık mezarlığı kadar eskidir diyebiliriz. Kurgan yapma geleneği Türklerde eski çağlardan itibaren mevcuttu. Bu sebeple Asya’daki Türk kurgan yapılarına Kafkasya’da da rastlanılması bölgeye kuzeyden göçlerin olduğu yönünde olasılıkları doğurmuştur. Türkler yayıldıkları bölgelere kültürlerini taşımışlar ve kendilerinden izler bırakmışlardır. Kurgan geleneğinin yanında balbal ve benzeri dikili taşları içeren kültür varlıklarını batıda İberik yarımadasından doğuda Moğolistan’a kadar geniş bir alana yaymışlardır. MÖ III. binyıla tarihlendirilen taşlar Kırgızistan, Kazakistan, Kafkasya, Altay, Sibirya, Tuva yöresi ve Moğolistan gibi bölgelerde bulunmuşlardır. Türklerin kültür mirası olan kaya resimleri Kafkasya’nın bir parçası olan Doğu Anadolu’nun çeşitli yerlerinde tespit edilmişlerdir: Erzurum’da Cunni, Kars’ta Camuşlu, Geyiklitepe, K...

TÜRK MİTOLOJİSİNDE ALTINDAĞ VE AKDAĞ

Resim
  Nikolaj K. Roerich 'in "Orta Asya'nın Sesi" Tablosu Prof.Dr. Bahaeddin Ögel Türk Mitolojisi II (MEB Yayınları : 2205, İstanbul 1977) Kitabından Yüksek dağlar Tanrıların yeri olarak kabul edilirdi. Bu inanış, Türkler arasında çok yayılmıştır. Bu konu ile ilgili kayıtları, eski İran kaynaklarında bile bulabiliyoruz. Biliyoruz ki eski Türkler, ölen Türk büyüklerini, yüksek dağ tepelerine gömerlerdi. Altay dağlarındaki rastlanan kurganların çoğunun, yüksek dağlarda bulunmasının bir sebebi de bu idi. Bazı dağlar da, böyle Türk büyüklerine mezarlık ettikleri için şöhret bulmuşlardı. Meselâ Göktürk yazıtlarının bahsettiği "tinesi oglı yatıgma tag", yani "Tinesi Oğlu'nun yattığı dağ", bunlardan birisidir. Eski Türkler, çok yüksek dağlara "Kan" adını verirlerdi. Uygur iline yakın, çok yüksek bir dağa da "Altun-Kan" derlerdi. "Altın" gibi dağlardan da, çok söz edilirdi. Göktürk...

ESKİ BİR TÜRK BOYU MÜYTENLER

Resim
  İskit (Saka) Türklerinin Prensi Altın Adamın Başlığı "Saukele" ve Günümüzdeki Gelin Başlığı Haline Dönüşmüş Şekli Prof. Dr. Ahmet Nahmedov    Yoğun olarak Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti‟nin Tahtakapır ve Muynak bölgeleri ile Özbekistan‟ın Semerkand bölgesinde yaşayan ve ayrıca Afganistan ve İran‟da da yaşadıkları bilinen Müytenler gerek dil ve antropolojik özellikleri, gerekse gelenek, görenek ve halk kültür açısından ilginç özellikler göstermektedirler. Yüzyıllar boyunca Karakalpaklar ile aynı coğrafyayı ve kaderi paylaşmalarına rağmen kendilerini farklı bir boy olarak görmüş; 20. yy. başlarına kadar endogami (iç evlilik) ilişkilerini tercih etmiş; eski tarihlerini ve şimdiki vatanlarına göçlerini efsanelerine yansıtmışlardır.   Efsaneler bir Türk boyu olarak Müytenlerin Doğu‟dan Batı‟ya değil tam tersi Batı‟dan Doğu‟ya göçlerini anlatmaktadır ve asıl bu açıdan ilgimizi çekmiştir.   Müyten efsaneleri sadece bu etnik grubun değil, genel...

CHOU'LAR VE BU DEVİRDE TÜRK'LERDEN GELEN "GÖK DİNİ"

Resim
  Konfiçyüs Türk müydü? Dr. Muhaddere. N. Özerdim. En yeni araştırmalara dayanan W. Eberhard ise, Çin’de çok büyük bir medeniyet kurmuş olan Chou’ların (M.Ö. 1050-247) bir Türk kabilesi olduğunu, ailede pederşahi (ataerkil) bir sistem getirdiklerini ve “Gök Dinine sahip oldularını ve kültürlerinin Yang Shao kültürüne çok yakın olduğunu kabul eder. Yaklaşık olarak M.Ö. 2500 yıllarında Çin’de tek bir devlet ve tek bir uygarlık şekli görülmeden önce, ayrı ayrı yerli halkların yaşadığını görüyoruz. Belirlenen bu 6 yerli kültürden birisi kuzey-batı yani proto-Türk kültürüdür ki, sonradan çoban kültürü olmuştur. En önemlisi hayvanları at idi. Evleri yuvarlak çadırdı. Dinler gökle ilgili astral bir karakter taşımakta idi. Bu kültürün merkezi Kansu, Shensi idi. Bu kültürü taşıyanların bu günkü Türklerin ataları olduğunu tespit edebiliyoruz. Makalenin Tamamı Çin’de Türk Medeniyetinin Kıdemi

HİPPOS İLE HİPPACE (İSKİTLERİN TÜRKLÜĞÜ)

Resim
İskitler hakkında bilgi veren önemli kaynaklardan birisi de Hippokrates’in eseridir. MÖ 460-377 tarihleri arasında yaşayan Hippokrates, antik adıyla Kos, günümüzdeki adıyla İstanköylüdür. Kendisine tıptaki başarılarından dolayı “tıbbın babası” unvanı verilmiştir. Kendisinin tıp alanında derlemiş olduğu “Corpus Hippocraticum” adlı büyük eseri, günümüze kadar ulaşmıştır. Hippokrates’in yukarıda adı geçen eserinden başka kitapları da bulunmaktadır. Bunlardan biri de “Havalar, Sular ve Mevkiler” adlı eseridir. Bu eserin Grekçe aslıyla birlikte Fransızca tercümesi, Hippokratous, Hippokratous to peri aeron, hydaton, topon..., Parisioi, 1816’da neşredilmiştir. Ayrıca, “The Loeb Classical Library” serisi içinde, Grekçe aslıyla birlikte İngilizcesi verilmiştir. Bu çalışma W. H. S. Jones tarafından yapılmıştır. Türkçeye henüz tercümesi yapılmamış olan bu eserin, bazı bölümleri Galip Ataç’ın “İskitlerde Hekimlik” adı altında yapmış olduğu bir çalışmasında verilmiştir. Hippokrates, “Havalar,...

KİMMERLERİN TÜRKLÜĞÜ

Resim
  Kimmerlerden Kaldığı Düşünülen Sinop Eski Tersane Kapısı Petroglifi Prof. Dr. Necati DEM İ R Kimmerler, Ural-Altay kökenli bozk ı r göçebelerinin bat ı koluna mensupturlar. Eski Çağ'daki Türk Kültür Tarihi'nin ilk temsilcilerindendir. Arkeolejik bulgulardan elde edilen bilgiler, onların ilk Türk devletlerinden biri olduğunu ortaya koymaktadır . M.Ö. II bin yıl başlarından itibaren M.Ö. 8.yüzyıla kadar merkezi Kırım olmak üzere Karadeniz'in kuzeyinde yaşam ı şlardır .Frig Devleti'ni yıkan Kimmerler, batı yönde Lidya Devleti'nin sınırına yaklaşırlar. Daha sonra İç Anadolu'da bir bozkır devleti kurarlar. Oradan Karadeniz sahillerine ulaşırlar. Amasya Gümüşhacıköy'ün eski ismi olan K ı meri , büyük bir ihtimaller Kimmerlerin mirasıdır. Sinop ve çevresinin onlar tarafından ele geçirilmesi antik kaynaklarda anlatılmaktadır. Kimmerler, Karadeniz Bölgesi'nde doğuda Trabzon,batıda Karadeniz Ereğlisi'ne kadar yayılır...

FRANK’LAR, MAKEDONLAR, TRUVALILAR (TROYALILAR ),TÜRKLER

Resim
  ATEM Askeri Tarih Şube Müdürlüğü Tarih Uzman ları Nurcan ASLAN, Fatma İLHAN Ortaçağ’ın tarihçilerinden olan Fredegar; Romalılarla birlikte Frankların, Makedonların ve Türklerin de aynı soydan geldikleri hakkında iddiaların olduğunu bildirmektedir. Fredegar’a göre, Truva’dan kaçanlar birkaç gruba ayrılmış, bir grup Makedonya’ya giderek Kral Philippos ile oğlu Büyük İskender zamanlarına kadar çok güçlü bir askerî kuvvet oluşturmuştur. Diğer bir grup da kendilerine Francio adlı bir kral seçerek “Frank” ismini almış ve Avrupa’da Ren, Tuna ve deniz arasına yerleşmiştir. Ayrıca Makedonların da aynı soydan geldikleri kabul edilmiş ve bağımsız bir şekilde yaşadıkları belirtilmiştir. Fredegar, Türk halkının da Truvalıların soyundan geldiğini belirterek: ”Bunlar (Türkler), Frankların yaptıkları sayısız savaşlar sırasında Asya'da dolaşıp, nihayet Avrupa'ya girdiklerinde onlardan ayrılıp, okyanus ile Trakya arasında Tuna kıyılarına yerleşen koludur. Bunlar kendilerine Torquotus adl...

PELASG'LAR

Resim
  Adile Ayda Herodot'un Kreston'daki Pelasglarla Çanakkale'dekilerin, yani ayrı ayrı coğrafi bölgelerde oturan bu iki grubun aynı dili konuştuklarını söylemesidir. Tarihçi üçüncü bir grup olarak Atinalı Pelasglardan söz eder, ki bunlar soy bakımından Pelasg oldukları halde, Yunanlılarla komşuluk dolayısıyla, yunanca konuşmaya başlamışlardır. Şu halde, bu grubu oluşturan Pelasg'lar, Roma hakimiyeti altına girdikten sonra Lâtin dilini kabul etmiş, Daçya'lılar, yani Romanyalılar gibi veya Türk soyundan olup, adları da bir Türk adı olmasına rağmen, ortodoks olduktan sonra slavca konuşmaya başlayan Bulgarlar gibi idiler. Pelasgların dini hakkında Herodot şunları söyler: "Eski zamanlarda Pelasglar kurban kesme törenlerinde dua ederler... fakat bu tanrılara ad veya lâkap vermezlerdi. Pelasgların sadece din alanında değil, mimari alanında da Yunanlılara hocalık ve öncülük ettiği anlaşılıyor. Herodot eserinin VI ncı bölümünde Atina'lıların Akropol'ün etrafı...

ALTIN USTASI TÜRK İSKİTLER

Resim
İskit Türklerinin Eserlerinden, Hermitage Müzesi   Prof. Dr. M. Taner Tarhan Asurlular Kimmerler 'i “Gimirrai”, İskitleri “İskuza/Asquzai” olarak adlandırmıştır. Urartularsa Kimmer ve İskitleri “İşqigulu” adıyla tanımlamaktadırlar. Grek kaynaklarında “Skyt”, Persçe gibi doğu dillerinde ise “Sak”; ya da başka örneklerde olduğu gibi “Saka”, “Caha” gibi adlarla tanınırlar. Bu bilgiler daha sonra Kutsal Kitaplara yansımıştır: Anadolu'ya Kuzeyden gelen diğer toplumlarla birlikte adları geçmektedir ve bunlar Nuh Peygamberin oğlu Yafes'ten türemişlerdir (Ahdi Atik/Tevrat, Genesis 10; Ezekiel 38,6: “Gomer”=Kimmer; “Askenaz”=İskit . Akadca İşquzai adında da -quz-,-quzai- o dönemki “Oğuz” adının arkaik sôyleyişinin, çivi yazısındaki şekli olduğu şüphesizdir. Tarihi bir gerçek olarak da şunu vurgulamak istiyoruz: “İskit”/“Saka” adları “Türk” adı ile eşdeğerdedir. İskitler, Eskiçağ‟da “politik güç” olarak tarih sahnesinden çekildikleri halde, Orta çağ‟da, mesela Bizans kaynak...

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE BÜROKRASİ

Resim
  Necati Gültepe Apa: Kitâbelerde büyük baba ve atalar manasında kullanıldığı gibi, sayın veya büyük anlamına gelen bir unvan olarak da taşınmıştır. Apa Tarkan gibi. Bu, Türklerde aile teşkilatı ile ilgili kelimelerin (atabeg, ağa, dayı gibi), devlet hayatında unvan olarak kullanılması ile ilgili en eski misâldir. Yenisey Kitâbelerinde apa'nın, yine unvan olarak, yaygın bir şekilde kullanılmış olduğu görülür. Baga: Büyük unvanlardan olup daha çok Tarkan unvanı ile birlikte taşınıyor. Beg: Kitâbelerde asiller manasında kullanılmıştır. "Dokuz Oğuz bodunu ve beyleri bu sözümü iyice işit sağlamca dinle." Bilge: Bilgili, akıllı demek olup en büyük unvan veya en büyük unvanlardan biridir. Bilge, kağanlar ve hatunlarca en çok tanınmış unvanların başında gelir. Boyla: Eski bir unvan olduğu ve Proto-Bulgarca kullanıldığı söyleniyor. Tonyukuk'un unvanları arasında boyla'da görülüyor. Bilindiği gibi Boyla Slav dillerine de girmiştir. Buyruk: Kağanı...

SÜMER EFSANELERİNDE ORTA ASYA EFSANALERİNDEN İZLER

Resim
  MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ Sümerlilerin dillerinin Türkçeye benzediği ve dağlık yerden göç ettikleri kanısı gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bu nedenle Orta Asya Türk Kültürü ile onların kültürü arasında bir bağlantı bulabilir miyim, düşüncesi ile Prof. Bahaâttin Ögel’in Türk Mitolojisi kitabını zaman zaman incelemekte idim. Hakikaten bazı parellellikler tesbit ettim.   Bahaattin Ögel, Türk mitolojisi temelinin uzay ve dünya ile ilgili inanış ve anlayış olduğunu yazmış. Sümer mitolojisinde de böyle. Sümerliler yaradılış ve evrenle ilgili düşüncelerini toplu bir halde yazmamışlar Ancak bunlar, destanların baş kısımlarında veya ortalarında kısım kısım anlatılmış. Aynı geleneği Türk destanlarında da buluyoruz. Sümer yaradılış efsanesine göre, önce her taraf derin ve geniş bir su ile kaplıydı. Bunun adı tanrıça Nammu. Bu tanrıça sudan bir dağ çıkarıyor. Oğlu hava tanrısı Enlil onu ikiye ayırıyor, üstü gök, altı yer olu­yor. Göğü, gök tanrısı An, yeri de yer tanrıçası Ninki ile hava ...

“SIR DERYA” HAVZASININ TÜRK TARİHİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ

Resim
  Dânâ MOLDABAYEVA Sır Derya havzası, Orta Asya’nın sadece büyük nehirlerinden biri olan Sır Derya nehrinin bulunduğu yer değil, aynı zamanda insanoğlunun yaşadığı en eski mekânlardan ve medeniyetlerin ortaya çıktığı merkezlerden birisidir. Ortaçağ müelliflerinin eserlerinde “Maveraünnehir” şeklinde ifade edilen bölge Amu Derya (Ceyhun) ile Sır Derya (Seyhun) arasındaki bölgedir. Bu iki nehir sahilinde insanlığın en görkemli sanat eserleri ile donatılan ve adlarından tarihi-coğrafi eserlerde bahsedilen o meşhur şehirler ortaya çıkmıştır.  Aynı zamanda bu bölgede Türk tarihinin önemli olayları vuku bulmuş, Türk devletleri ve Hanlıkları kurulmuş, cihan hükümdarları dünyaya gelmiş ve Ulu düşünürler ölümsüz eserlerini buralarda yazmışlardır. Amu Derya boyunda Bûhâra ve Semerkant gibi ortaçağın şaheserleri ortaya çıkarken, Sır Derya boyunda da Otrar, Sıganak, İsficab, Yesi, Savran (Sauran), Barçınlığkent, Yenikent, Sütkent gibi bir çok şehirler kurulmuştu.  Astronom-Hüküm...

HOTON TÜRKLERİ

Resim
  Moğolistan’da bulunan Türk topluluklarından Hoton/Hatun Türkleri kaybolmaya yüz tutmuş Türk topluluklarından biridir. Bu ülkedeki diğer Türk toplumu ise başkente 1700 km mesafede, batıda bulunan Moğolistan’ın ikinci büyük şehri olan Bayan Ulgi Uvs ilinin Tarialan ilçesinde yaşamakta olan Moğol Kazakları’dır  Makalenin Tamamı S.310

AMERİKA'NIN TÜRKLER TARAFINDAN KEŞFİ

Resim
  Prof.Dr. İsmail Doğan’ın “Mayalar ve Türklük” adlı eserinden, Amerika kıtasına Kolomb’dan yaklaşık 500 yıl önce Norveç ve İzlanda’dan bazı gemiler, Atlas Okyanusu yoluyla Massachussets ve daha kuzeyde Groenlan’da çıkmıştır. Bu Vikingler arasında ‘Tirker’ adlı Türk olduğu tahmin edilen bir kişinin bulunması, dikkat çekicidir . Vikinglerin kullandıkları Futhark olarak adlandırılan yazının, Göktürk yazısının bir versiyonu olması mümkündür . Futhark ile özellikle İsveç, Norveç ve Danimarka’da yaklaşık 3500 taş üzerinde yazılar yazılmıştır. Bunlar içerisinde en ilginci ise 1599 tarihli ‘Nagyszombati Haritaları’dır. Dorok Müzesi müdürü Szepessy Geza, 1955 yılında Estergon’lu bir öğretmenden dört harita satın alır. Öğretmenin ifadesine göre bu haritaları 1945 yılının Mart ayında bir Alman vermiştir. Szepessy Geza, “A nagyszombati VINLAND terkep elökerülesenek törtenete. Magyar Törtenelmi Sezeemle I, New York 1970, 92-96.s.” adlı eseri ile bunu neşreder. Bu haritalardan birinin alt ...

DESTANLAR VE UZAYLILAR

Resim
Kaynak   Yeliz ÖZAY Dünyalı ve dünya dışı varlıkların birleşmesinden doğan çocuklar, gökyüzünden inen ışıkla görünen motifler Türk mitolojisinde de rastlanan dikkat çekici unsurlardır. Oğuz Kağan Destanı’nda bu konuyla ilişkili iki çarpıcı örnek bulunmaktadır. Birincisi gökyüzünden inen ışıkla görünen,Oğuz Kağan’a çocuk veren ve kız; ikincisi ise Oğuz Kağan’ın çadırına yine bir ışıkla gökyüzünden inen kurttur. “Yine günlerden bir gün Oğuz Kağan bir yerde Tanrıya yalvarmakta idi. Karanlık bastı. Gökten bir gök ışık indi. Güneşten ve aydan daha parlaktı. Oğuz Kağan oraya doğru yürüdü ve gördü ki; O ışığın içinde bir kız var, yalnız oturuyor. Çok güzel bir kızdı. Başında (alnında?) ateşli ve parlak bir beni vardı, demir kazık (kutup yıldızı) gibi idi. O kız öyle güzeldi ki, gülse gök tanrı gülüyor; ağlasa gök tanrı ağlıyordu. Oğuz Kağan onu görünce aklı gitti; sevdi ve aldı. Onunla yattı ve dileğini aldı.” (Ercilasun 49)  Bu olaydan sonra kız gebe kalır ve Oğuz Kağan’ın bu kı...

İSKİT TÜRK AYNILIĞI

Resim
  İskit Türklerinin Yazısı Dr.Emine Sonnur Özcan’ ın “Kültür Tarihi Açısından İskit-Türk Aynılığı ” Kitabının Ön Sözü Çalışmamızın temel iddiası tarihî devirlerden ortaçağlara ve modern döneme Türkleri ve İskitlerin aynı topluluğa mensup halklar olduğudur. İddiamızı konar-göçer, atlı-savaşçı ve kısmen zaman içinde yerleşik hayata geçmiş Türk-İskitlerin konar göçer yaşam tarzı unsurları ve eklemeli dilleri üzerinden delillendirmeye çalışacağız. Kıl çadırları, araba-evleri, ete dayalı beslenmeleri, kısrak sütü-kımız içmeleri, kadınların eşit konumu, Tûran taktiği, at üstündeyken geriye ok atmaları, giyim kuşamları, yas törenleri, ölü gömme biçimleri, kanaatkârlıkları ve cesaretleri, Türk-İskitlerin bu çalışmada özellikle üstünde durulan karakteristik yaşam tarzı unsurlarından olacaktır. Tarih boyunca dünya üzerindeki tüm varlıklar gibi topluluklar da tanımlanıp adlandırılmak için bir "öteki"ye ihtiyaç duymaktadır.Bu bağlamda konar-göçer Türk-İskitlerle ve yaşadıkları c...

DOĞU TÜRKİSTAN’DAN ANADOLU’YA YAĞMUR TÖRENLERİ

Resim
    Türkmenistan’da Bir Yağmur İyesi “Burkut Ata” Ebru KILIÇ Türk inanç sisteminde bereketin, bolluğun, hayatın kaynağının simgesi olan su ve yağmur, bu bağlamda bir inanç öğesi olarak birtakım ritüellere-törenlere konu olmuştur. İnsanoğlu bu sebeple, kuraklıktan korunmak ve ihtiyaç duyduğu suya kavuşmak için çeşitli dualara ve büyüsel işlemlere başvurmuştur. Kuraklığı Tanrı cezası olarak tasavvur eden insanoğlu, bu cezadan kurtulmak ve kendini affettirmek için "Yada Taşı” , “ters giyme”, “ çömçe gelin ”, “taklit”, “kurban” gibi sembolik vasıtalar ile dileklerini Tanrı’ya ulaştırmak isterler. Bu sembolik düşünce ve inançlar, Türk boyları arasında çok eski dönemden beri kabul edilmiş; İslamiyet’in kabul edilmesi ile birlikte dini hüviyet kazanarak varlığını sürdürmüştür. Makalenin Tamamı Yer Su Kültü

TÜRK KÜLTÜRÜNDE HOROZ ( AYGIR TAVUK, HORÔS, HORÛS)

Resim
  Hun Türklerinin Birinci Pazırık Kurganında Bulunmuş Olan Çift Başlı Horoz Figürü, Rusya Devlet Müzesi Halime Oya BÜYÜKKARAGÖZ Orta Asya Türklerinde horoza hala erkek takagu, aygır tavuk, erkek tauk, kuştung erkeği (kuşun erkeği) denilmektedir. Kıpçak Türklerinde ise horoz kelimesi horaz, horas olarak kullanılmaktadır. Batı Türkleri tarafından benimsenen ‘horoz’ sözcüğü, daha çok Oğuzlar ve Türkmen kesimleri arasında yaygınlaşmıştır. Anadolu Türkleri kültür çevresinde ‘er-tavuk’ yerine ‘horoz’, piliçlikten yeni çıkan horoza ‘ferik’, bir yaşındaki horoza ‘bıdanaz’, horozun ötüşüne de ‘banlamak’ deyimi kullanılmaktadır (Bozyiğit, 1996: 116, 117).    15. yy Anadolu Halısında Horoz, Konya Etnografya Müzesi Türk kültüründe özellikle beyaz horoza önem verilmiştir. Horozun en dikkat çeken özelliği olan, ötüşü ile sabahın olduğunu duyurmasıyla bağlantılı, gecenin kötü etkilerinin ortadan kalkacağına inanılmış ve horoza koruyucu, ar...