AVRUPA ALTAY'DA BAŞLADI
![]() |
Kaynak |
Murad Adji’nin“Kıpçaklar” Kitabından
Attila’dan korkuyorlardı. Onun sırf adının anılması bile, Avrupalı yöneticileri korkuya düşürüyordu. Attila demek, yarım milyon atlı demekti. Muazzam bir güç.
Romalı câsuslar, Attila’nın askerî birliklerinin isimlerini –“Teringler”, “Burgundlar”, “Langobardlar”– duyduklarında tahminlerde bulunmaya başladılar. Onlar, bu isimleri daha önce duymamışlardı. Bunlar nasıl insanlardı? Daha önce, Romalı yöneticiler, itaat altına aldıkları kavimlerin, zorla, kendi ordularına katılmalarını sağlamışlardı; demek ki herkes Kıpçaklar izin diğer kavimlerle savaşmaya karar vermişlerdi. “Derinti/toplama halklar” sözü buradan geliyor. Ne yazık ki, bu isim, Attila, onun ordusu ve umûmî olarak Büyük kavimler göçü söz konusu olduğu sırada ilim âlemine girmişti. “Hunlar”, “Gotlar”, “Barbarlar” buradan geliyor.
Romalılar, kasten, Kıpçaklara farklı adlar, lakaplar uydurdular; onlar kendilerini yenenlerin adlarını yüksek sesle telaffuz etmek istemiyorlardı! O zamandan îtibâren, Kıpçaklardan sâdece, –gûyâ Attila’nın toplamış olduğu– “derinti/toplama halklar”, “kabîleler birliği”, “Hunlar” olarak söz ediyorlar.
Gerçekte her şey tamâmen başka türlü idi. Meselâ, 438-439 yıllarına âit Bizans kronikleri, Attila ordularındaki Hunlar ve sözde diğer “kavimler” hakkında kelimesi kelimesine şunları haber veriyorlar: Onların, isimlerinden başka, aralarında hiçbir fark yoktur; bir dilde konuşuyor, Tengri’ye tapınıyorlar. Diğer vekâyi-nâmelerde Hunların Gotlardan geldikleri bildiriliyor... Şu satır ise, 572 yılına âit bir belgeden: “ Bu sırada, bizim umûmiyetle Türkler olarak isimlendirdiğimiz Hunlar,...”
Kıpçaklar, Orta Avrupa’daki kendi batı topraklarını Alman (Türkçe “uzak”, “en uzaktaki”) olarak isimlendirdiler. Bu topraklar, gerçekten Altay’dan çok ötelerde bulunuyordu. (Bugün, Germanya’ya sâdece Türkler Almanya diyorlar.)
“Alpler” sözünün “alp” (Türkçe “kahraman”, “gâlip”) kökünden gelmiş olması mümkündür.
Burgundiya – Kıpçaklar tarafından kurulmuş bir ülkedir. Hattâ bunu ismi bile anlatıyor.
Yerleri ve onların isimlerini değiştirme geleneğini başlatanlar Türkler değil midir? Meselâ, Altay’da Tulun (Tolun) yurtu, Orta Rusya’da Tolu (Tula) şehri, Fransa’da Tuluza şehri hâlâ ayaktalar. Onları Attila’nın çağdaşları kurdular. Her birinde silâhlı adamlar yaşamışlardı!... Meselâ, Tuluza, 419’dan 508 yılına kadar Batı Avrupa Kıpçaklarının (Batı-gotlar) başkenti dahi olmuştu. Bütün bu şehirler, Büyük kavimler göçü yolları üzerindeki işâret taşlarıdır; onların isimleri aynıdır ve Türkçe “tolum” (silâh) kelimesinden gelmiştir.
Teringler (Turingler), Attila’nın ordusundaki Burgundların yanı başlarında savaştılar. Ve Altay’dan geldiler! Orada, onların doğdukları yurtun yeri hâlâ duruyor. O, unutulmadı.
Türkçe “tering” sözü, “derin”, “bol/bereketli şey” demek. Bu isim dahi, Büyük kavimler göçüyle birlikte “göçtü”; o da coğrafya harîtası üzerinde az iz bırakmadı. Turinglerin yurtu, Avrupa’da Burgund-yurt ile aynı zamanda ortaya çıktı. Onu, bugün Turingiya –Almanların yeri– olarak biliyorlar. O, daha yakınlarda, yarış atlarıyla, enfes kımızıyla ve râyihalı yoğurtuyla tanındı... Demek ki, eski Türk zenaatleri unutulmadılar! Yaşıyorlar.
Bir İtalyan şehri olan Turin’in isminin deşifresine, gâlibâ, ihtiyaç bulunmuyor; o, kendisini anlatıyor. Şehrin târihi dahi, Büyük kavimler göçüyle, Savoya ulusu ile yakından bağlantılıdır.
Kuzey İtalya’nın eski yerleşim yerlerinin en az yarısının, şöyle veya böyle, bir Türk târihi bulunduğunu belirtmekte fayda vardır: Burada Kıpçaklar kütle hâlinde yerleşmişlerdi. Meselâ, Venedik’te bir ‘Türk Meydanı’ vardır; eski şehirde, eski bir yer. Çünkü, küçük bir yerleşim yerinden bir şehir ‘yaratmak’ sûretiyle, bu yerleşim yerine asıl Türkler-Kıpçaklar şöhret kazandırdılar. Onlar, buraya Altay’dan geniş yapraklı ağaçlar getirmişlerdi; eski Venedik bugün onlar üzerinde duruyor... Hayır, Avrupa’nın târihi söz konusu olduğu zaman, Büyük kavimler göçünü unutmak mümkün değildir. Hayatta her şey çok fazla birbirine bağlıdır.
Saksonya, Bavyera, Savoya, Katalonya, Bolgarya, Sırbistan, Hırvatistan, Çek, Polonya, Macaristan, Avusturya, İngiltere, Litvanya, Letonya (liste büyük!)... Bunları dahi Türkler-Kıpçaklar kurdular. Bu ülkeler Attila ile başladılar. O, Avrupa’ya kendi öncü halkını getirdi; Altay’dakilere benzeyen ulu dağların yakınında yerleşti. Ve dağlar, Attila’nın Alpleri adını aldılar –bugünkü Ettsel Alpleri (Avrupalılar Türk başbuğunun ismini böyle bozdular).
Karpatlar ve Balkanlar isimlerini Türkler verdiler. Türkçe “balkan” sözü, kelimesi kelimesine, “ormanla örtülü dağ” demek. Hem de, iğne yapraklı değil, geniş yapraklı ormanla. Güney Avrupa’nın bu bölümü, tam bu tür ormanlarla kaplıdır. Eskiden, Gemimont (Eski Hemus)’tan gelme Gem veya Em adını taşıyordu.
Karpatlar kelimesindeki Türkçe kök, çıplak gözle bile görülebiliyor – “yatağından taşmak”, “yerinden taşmak”. Gerçekten de burası, korkunç taşkınlarıyla ünlüdür. Onu, tam adlandırmak zor. Avrupalılar, Kıpçaklar gelinceye kadar, ona Sarmat dağları adını vermişlerdi.
İndo-Germenlerle Türklerin İlişkileri, Karışımları ve Etkileşimleri
Yorumlar
Yorum Gönder