Kayıtlar

2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DEDE KORKUT /KORKUT ATA

Resim
  Dede Korkut, İstanbul, Harbiye Askeri Müzesi (B.Tarhan Albümünden) Prof.Dr. Muharrem Ergin Türk dilinin en güzel ve en dikkate değer eserlerinden biri olan Dede Korkut Kitabı bir buçuk asra yakın bir zamandan beri bilinmektedir. Bilim dünyasıyla Türk dili ve edebiyatı alanında Dede Korkut Kitabı yahut kısaca Dede Korkut adıyla tanınan eser bir destansı Oğuz hikâyeleri mecmuasıdır. Prof. Dr. Fuat Köprülü, eserin değerini “Bütün Türk Edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut Destanı’nı öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar” diyerek ifade etmiştir. Biri Dresden’de, öteki Vatikan’da olmak üzere iki nüshası bulunan bu eserin Dede Korkut adıyla anılmasının sebebi, Dede Korkut adındaki ozanlar pirinin eserin bir nevi müellifi durumunda bulunması, eserde toplanmış olan Oğuz destanlarının onun tarafından düzenlenmiş gösterilmesidir. Dede Korkut adındaki “Dede” kelimesinin “Korkut” adı kadar eski olmadığı ve bunun efsanevi Korkut’un yaşlılığını vasıflandırmak için as...

DAĞLAMA GELENEĞİ

Resim
  İskit/Hun Pazırık Kurganlarından Çıkan Kalıntılara Göre Betimlenmiş Amazon Savaşçısı Prof. Dr. İlhami DURMUŞ Türk kültür çevresinde dağlama yazılı belgeler ışığında M.Ö. 5. yüzyı­lın ortalarına kadar gitmektedir. M.Ö. 5. yüzyılda İskitler dağlamayı bedeni güçlendirmeye yönelik uygulamakta­dırlar. Bedeni güçlendirmeye yönelik dağlama sağlam uzuv üzerine yapıl­maktadır. Bu tür dağlamalarda hasta­lıklı bir uzvun iyileştirilmesi söz konu­su değildir. Hippokrates bu hususta kayda değer bilgiler vermektedir. Onun bildirdiği­ne göre: “Avrupa’da İskit bodunu bulu­nur. Azak denizi çevresinde otururlar, diğer bodunlardan farklıdırlar. Sauomatlar diye de adlandırılırlar. Bun­ların kadınları kızoğlankız oldukları sürece ata biner, ok atar, at üstünde kargı savurur ve düşmanla savaşır. Üç düşman öldürmedikçe evlenmezler; töre gereğince hayvan kurban etmeden kocalarıyla aynı evde (göçerev, araba) oturmazlar. Bir kız kocaya varınca, genel bir seferberlik zorunluluğu or­taya çıkmadıkça, ata...

BULGAR BOYLARININ ORTA İDİL BÖLGESİNE GÖÇÜ VE NOVİNKOVSK KURGANLARI

Resim
  Büyük Bulgar Hanlığını Kuran Kubrat Han'ın Ukrayna'nın Poltava ili Malatya Pereşepina Köyündeki Mezarı Dr. Dinçer Koç Doğu Avrupa Türk tarihinin en önemli tarihi figürlerinden biri olan Bulgarların Büyük Bulgar Devleti dağıldıktan sonra Hazar Kağanlığı’nın hâkimiyetine giren boylarının VII. yüzyılın sonlarından X. yüzyılın başlarına kadar olan tarihleri yazılı kaynakların yetersiz olması nedeniyle doğru bir şekilde aydınlatılamamıştır. Bundan dolayı Bulgar boylarının bu süreçteki tarihleriyle ilgili ana kaynaklar arkeolojik kalıntılardır. Bu manada X. yüzyılda İdil Bulgar Devleti’nin kurulmuş olduğu Orta İdil bölgesinin Türkleşme süreci ve Bulgar boylarının buraya gelmelerinin tarihlerinin aydınlatılmasında en önemli veriler onlar tarafından bırakılmış olan mezarlıklardan elde edilmektedir. Rusya Federasyonu Tataristan Özerk Cumhuriyeti’nin güney sınırlarında bulunan Samara ve Ulyanovsk bölgelerinde tespit edilen Novinkovsk kurgan mezarlıkları Bulgar boylarının Orta...

BUN TÜRKLER

Resim
  Kıpçak Kadını Fatima Devrisheva’nın Yüksek Lisans Tezi Yukarı Kür ve Çoruh boylarıyla Ahıska bölgesinin Türklük tarihi, çok eski asırlara dayanmaktadır. Son Kıpçakların, Gürcü Kralının davetiyle gelip yerleşmesinden yüzyıllarca evvel buralarda Kıpçak ve Bun-Türklerin yaşadığına dair ciddî haberler vardır. Doğu seferine çıkan Makedonların ünlü kralı İskender, MÖ. 4. yüzyıl sonlarında Kafkasya’ya geldiğinde, ona karşı çıkan kuvvetli bir Türk varlığının olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar, Kıpçak ve Bun-Türk adıyla anılmaktadır. 14 Fransız bilgini Brosset, Bun-Türklerin Turanlı olduğunu bildirmektedir. Gürcü dil bilgini Marr ise, Bun-Türk’ün “otokton/yerli Türk” anlamına geldiğini yazmaktadır. Bu bilgiler, Çoruh ve Kür boylarında, dolayısıyla Kafkasya’da, Türklük tarihinin, ne kadar eskilere gittiği konusunda kesin bir fikir vermektedir. En eski Gürcü kaynaklarından biri olan Moktsevay Krtlisa’da (VΙΙΙ. Yüzyıl), milâttan önce ΙV. yüzyılda Makedonyalı İskender’in Kafkasya’ya geldiği ...

SİBİRYA'YA ADINI VEREN SUVAR (SABİR, SABAR, SZABİROK ) TÜRKLERİ

Resim
  Sabir Kadını Prof.Dr. Osman KARATAY Suvarlar (Sabirler) Hun sonrası dönemde Kafkaslara gelmiş, daha çok Güney Kafkaslara sarkarak kendilerinden söz ettirmişlerdir. Bu topluluğun geliş yeri Batı Sibirya gözüküyor. Göç etmeyen kısım yerinde kalmış ve nihayet Sibirya adı onlardan dolayı verilmiştir. Sonraki dönemin delillerinin Türk olduğunu gösterdiği bu kavim, Macarların atası olarak da kaydedilmiştir. Suvarların Sibirya’ya Ortadoğu’dan gittikleri anlaşılıyor. Kuzey Irak bölgesinin sakinleri olan Subarlar, batıdan gelen baskılarla Azerbaycan istikametine çekilmişler, orada da tutunamayarak Kafkasların kuzeyine geçmişlerdir. Bu halk Sümercedeki Türkçe ve Macarca ile alakalı kelimelerin kaynağı olarak görülüyor. Sonraki dönemde karşımıza çıkan Macar atfı da bununla birlikte düşünülmeli ve Türk-Macar ortak atalarından biri olarak değerlendirilmelidir. Makalenin Tamamı ***   Prof. Dr. Ahmet Taşağıl Sabarlar, 463-558 yılları arasında Karadeniz’in kuzeyinde ve Kafkaslar’da m...

GÜNEY SİBİRYA’DA HUN TÜRKLERİ’NE AİT KURGANLAR, MEZARLAR VE ŞEHİRLER

Resim
  Hun/İskit Türklerine Ait Pazırık Kurganında Bulunan Keçe Eyer Örtüsü Hermitage Müzesi Luiza Kılıç’ın Yüksek Lisans Tezi Tarihi kayıtlar ve bulgulara göre Türk kültürünün devlet teşkilatına sahip ilk yapısının Hun Türkleri’ ne ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu tespitin yapılmasında yıllarca Çin kaynaklarının incelenmesinden faydalanılmıştır. Ancak son dönemlerde Hunlara ait kurganların, mezarların ve şehir kalıntılarının arkeolojik araştırmalara konu olması ile Hunların sahip olduğu kültür zenginliği daha net olarak tespit edilebilmiştir. Çalışmanın amacı da Hun kültürünün zenginliğini ortaya çıkaran son dönem arkeolojik çalışmalarda tespit edilmiş Baykal Ötesi, Altay ve Tuva bölgeleri kurgan, mezar ve şehir kalıntılarını sistematik olarak incelemek ve indekslemektir. Tez'in Tamamı Preservation of The Frozen Tombs of the Altai Mountains-UNESCO

CHOU (M.Ö. 1050-249) DEVRİNDE TÜRK HAKAN ŞEHRİ ORDUĞ

Resim
  Prof. Dr. Emel Esin Çin târihleri, Proto-Türk saydığımız Chou'ların, müstahkem hükümdar şehirlerini nasıl kurduklarını anlatır. Hükümdar şehri, yeryüzünün modelinde bir mikrokosmos olarak tasarlanmakta idi: yeryüzüne ve imparatorluğun sahip olduğu topraklara dönük olarak tam dört-köşe planda olurdu. Dört yöne bakardı. Temsilî olarak, ana yön sayılan güney tarafı, aynı zamanda, güneşin tepede olduğu zamana , yaz mevsiminin değişim durumuna, öğle saatine, parlaklığa, kırmızı renge, Kuş burcuna (Türklerde Kızıl Sağızğan), imparatora ve erkeklik ile tek sayılar timsali yang mefhumunun evcine (Ying Yang kuramının zirve noktasına) işaret ederdi. Kuzey tarafı ise ayın zirve noktasına, kış mevsiminin değişim durumuna, gece-yarısına, kara renge, karanlığa, yılanın sarıldığı Kaplumbağa burcuna (Türklerde Kara Yılan burcu), imparatoriçeye ve kadınlık ile çift sayılar timsali yin mefhumuna karşılık gelirdi . Doğu tarafı güneşin doğuşunu, baharın uyumunu , sabahı, gök rengini, Ejd...

ESKİ TÜRK TOPLUMUNDA MÜZİK VE TEDAVİ

Resim
  Kopuz Doç.Dr. Süleyman Sırrı Güner İslamiyet öncesi Türk kültürü M.Ö. 3000’li yıllara kadar uzanan oldukça geniş bir zaman dilimini kapsamaktadır. Bu dönemi konu alan ilmi çalışmaları müziğin çok erken çağlarda bile Türk kültür sistemi içerisinde önemli bir konumu olduğunu ve çevre kültürlerini etkileyecek ölçüde geliştiğini ortaya koymaktadır. Altay-Türk kültürü M.Ö. 3000’li yıllardan başlamak üzere Türk müzik kültürünün hazırlayıcısı olmuş ve göçler yoluyla bu kültürü dört bir yana yaymışlardır. Altaylar’daki Pazırık Vadisi’nde buzların altından çıkarılan ve M.Ö. ikinci bin yıl içinde tarihlendirilen “ Çeng” isimli enstruman bunlardan biridir. M.Ö. ikinci ve üçüncü bin yıllarda Türkler flüt kullanmışlar, Fergana bölgesinde zurnayı sıkça kullanmışlar , sembolik değeri büyük olan davul çok yaygın olarak kullanılmış ve iyi ruhları çağırıp kötü ruhları kovmasına inanıldığı için tedavi amaçla kullanılmıştır. Orta Asya kültüründe müzik ve dansı hastalıkları tedavi etmek amacı ...

TÜRK MİTOLOJİSİNDE GEZEGEN VE BURÇLAR

Resim
  Prof.Dr. Fuzuli Bayat'ın "Türk Mitolojik Sistemi 1 " Kitabından Türk mitolojik sisteminde esasen Temir Kazık (Kuzey Yıldızı), Dan yıldızı, Çolpan/Çoban yıldızı, Büyükayı burcu veya Yedi Hanlar veya Yitiken yıldızı, ülker, Kervan kıran yıldızı, Samanyolu vb. astral görüşlerin merkezinde yer almaktadır. Bununla beraber eski Türkler gezegenlerden Karakuş olarak adlandırdıkları Jüpiter'i Erlik ya da Yaruk Yıldız olarak adlandı rdıkları Venüs'ü, Mars'ı da bilmekteydiler. Bazı kaynaklara göre Türkler 7 veya 9 gezegenin varlığından haberdar idiler. Türk mitolojisinin ecdat, kurtarıcı, kurucu ve itaatsizlik simgesi olan kahramanları da astral inanç katmanlaşması yaşamıştır. Nitekim G.Potanin'in geniş derlemelerinden Tanrıoğlu Oğuz adlı eserine Oğuz Kağan'ın, sadece Türk ilinin, Türk devletlerinin kurucusu değil, aynı zamanda astrolojik mitlere göre Ülker Yıldızı olduğunu görürüz. Aynı şekilde Tanrıoğlu Temir Boko'nun, yeraltı dünyasında zincirlenmiş...

UZ ĞUZ OĞUZ ADININ ETİMOLOJİSİ

Resim
  Prof.Dr. Fuzuli Bayat Oğuzlar, Bizans kaynaklarında Uz, Arap ve Fars tarih kitaplarında Guz veya Ğuz, Göktürk Yazıtları’nda Oğuz (Tokuz Oğuz), Rus ve Hazar salnamesinde Torki, Tork, Troçin adları ile bilinmektedir. Bu etnonimin boğa (öküz) adı ile alakalı olduğu daha açık görülmektedir. Ancak, öküz kelimesinin boğaya oranla daha eski olduğunu söylemek gerekir. Öküz, bugünkü anlamda olduğu gibi koşuk hayvanı değildi. Ayrıca bayraklarında ak ve kara koç resimleri çizip, kendilerine Akkoyunlular, Karakoyunlular diyen eski Hunlar – Ortaçağ’ın  Oğuzları- hiç şüphesiz, dişi, boynuzsuz hayvanla, erkek, boynuzlu hayvanı karıştırmazdı. Sadece, eski Türkçe’nin kony olan ve Uygur döneminde y sesi ile konuşulan ağızlarda koy, n sesi ile konuşulan ağızlarda ise kon şeklinde mevcut olan bu kelime, hem koç hem de koyun anlamlarında kullanılırdı. Oğuz etnonomini ok'la bağlantılı sayanların sayısı bir hayli çoktur. (M.Marguart, J. Nemeth vb.) Mevcut literatüre istinaden Oğuz adının etimol...

DLT'DEKİ DÜNYA HARİTASI

Resim
  Kaşgârlı Mahmud’un Divan-ü Lugat’t-Türk (DLT) adlı eserine ilave ettiği ilk Türk Dünya Haritasında, Türklerin yaşadığı bölgeler ile, bunların ilişkide bulundukları bazı ulus ve ülkeler gösterilmiştir. Bu harita Orta Asya’nın büyük bir kısmını, Çin ve kuzey Afrika’yı içermektedir. Batı yönünde Volga Nehri’ne dayanmaktadır. Dünyanın tepsi gibi düz, ancak yuvarlak olduğu kabul edilen bu harita bir kroki özelliğindedir. Haritada dağlar kırmızı, denizler yeşil, kumluk sahalar sarı, ırmaklar mavi renklerle gösterilmiştir. Haritanın ana merkez noktasını Türk hükümdarlarının oturdukları Balasagun şehri teşkil etmektedir. Şehrin yakınında gösterilerek adı belirtilmeyen göl ise Isıg-gölüdür. Kaşgarlı'nın kendisi de bu yurtlardan olduğu için; harita merkezinin seçiminde etkilenmesi doğaldır. Yani dünyanın merkezi Kaşgârlı haritasında, kendi ana vatanı olmuştur. Hiçbir noktada Türk üstünlüğünü ihmal edemeyen Kaşgârlı, bu noktada da milliyetçilik şuurunu göstermiştir. Makalenin Tamamı Dîvâ...

SAKA/SAHA/İSKİT ETNONİMİNİN ETİMOLOJİSİ

Resim
  Prof.Dr. Fuzuli Bayat Yunan eserlerinde “Skyth” Farslarda “Saka” olarak adlandırılan bu kavim M.Ö. 8-7. yüzyıllarda “Sak” (İskit) topluluğunun hâkimiyeti ele geçirmesi ile “İskit-Saka” adı ile tanınmıştır. Çin kaynaklarında “Soy” “Se”, “So” “Su” şekillerinde kaydedilen ve en eski Türk soyu olarak nitelendirilen bu boy birleşmesi Çin’in batısından Karadeniz sahillerine kadar uzanan genii bir sahada büyük bir devlet kurmuştur. A.İnan’a göre, tarihin başlangıcından itibaren Türklerin büyük fetihlerinin en önemlisi iki şey sayesinde olmuştur: At besleme ve demircilik. Türk, Çin, Arap ve Fars tarihçileri ve coğrafyacıları Türklerin dedelerinn demirci olduğunu bildirmektedirler. İskitler Avrupa halklarına ve doğu halklarından İranlılara ata binmeyi, at üstünde savaşmayı öğrettikleri gibi, ayağa kadar uzanan etekleri çıkarıp şalvar giymeyi de öğrettiler. Türkler; kısa deri kürkler giyer, başlarını der kalpakla örterlerdi. İ. Dyakonov, “Skyth” (İskit ) kelimesinin eski Yunan...

ÇEKOSLAVAKYA’DA TÜRKLÜK

Resim
  Çekya'nın Başkenti Prag (B.Tarhan Albümünden) Vildan K. Gündoğdu “ Çek Dilinde Türkçe Kelimeler” adlı çalışmada ünlü Türkolog Josef Blaşkoviç Çekçe ve Slav dillerindeki Türkçe alıntılar üzerinde durmaktadır. Bu konuda 20. yüzyılda yapılmış olan çalışmaların yüzeysel bilgiler ihtiva ettiğinden, Çek dilinde kullanılan Türkçe kelimelerin, özellikle önemli bir kullanım alanına sahip Türkçe kültür kelimeleri üzerinde açıkça durulmadığından bahsetmiştir. Blaşkoviç, Türkçe kelimelerin Çekçeye iki devrede geçtiğini belirtir. Birinci devre, Çek kavminin teşekkülünden önce eski Slav diline geçen Türkçe kelimelerden; ikinci devre ise 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyılda türlü Avrupa dilleri kanalıyla alınmış olan Türkçe kelimelerden oluşur Diğer makale “Çekoslovakya Topraklarında Eski Türklerin İzleri” başlıklı makaledir. Bu makalede Blaşkoviç, Çek ve Slovak boylarının Çekoslovakya topraklarına yerleşmelerinden itibaren (V-VI. yy) XVII. asra kadar çeşitli Türk kavimleriyle temasta bulu...

UKRAYNA'DAKİ URUM TÜRKLERİ VE FOLKLORU

Resim
Doç. Dr. Hülya KASAPOĞLU ÇENGEL Bugün Türk asıllı Urum halkının büyük çoğunluğu, Ukrayna’nın Donetsk eyaletine bağlı 29 köyde yaşamaktadır. Kırım’dan çıkarılan Urum Türkleri, Kırım’ı asla unutmamışlar; hatta, bazıları ölümü göze alarak memleketini terk etmemiştir. Kırım’dan göçenler ise yeni yerleşim yerlerine eski köylerinin adını vermişlerdir. İki bölgedeki bazı yerleşim yerlerinin aynı adı taşıması bu yüzdendir. Urum Türkçesi, diğer Kıpçak Türk yazı dilleriyle ve Türkiye Türkçesiyle ortak pek çok atasözü ve deyime sahiptir: Anasın kör, xızın al “Anasına bak kızını al” (Kermençik), Avuzu bar, tili yox “Ağzı var dili yok” (Kermençik), Em suçlu em küçlü “Hem suçlu hem güçlü” (Manguş), Senden t’elecegi Allaxtan t’esin “Senden gelen Allah’tan gelsin” (Manguş), Alma piş, avuzma tüş “Armut piş, ağzıma düş” (Manguş) vb. Bu örneklerde sadece dine dayalı terminoloji farklılığı görülür: Xızdan papaz bolmaz. “Kızdan papaz olmaz.” Pitti bizim paskalamız. ‘Bizim paskalyamız bitti.” Makalen...

MALATYA ARAPGİR’DE DAMGALAR

Resim
  Prof. Dr.Mustafa Aksoy/Ayfer Zencirkaya Arapgir, Kemaliye ve Ağın’da bölgeye mahsus özel kapı tokmakları vardır. Bu geleneğin kökeninin Arapgir olduğu söylenmektedir. Bu nedenle Arapgir’in en tipik kültürel özelliğinin, kapı tokmaklarından kaynaklandığı söylense hata yapılmış olmaz.   Arapgir, şehir merkezi ve mahallerindeki kapı tokmakları âdete demirin üzerine dantel işlenmiş gibi yapılırken aynı zamanda kullanılan damgalar binlerce yıl öncesinden geldiğini haykırmaktadır. Mesela bu kapı tokmaklarındaki damgalardan biri M.Ö. yapıldığı kabul edilen Batı Moğolistan’da bulunmuş bir kaya resminde de bulunmaktadır.   Bir diğer damga ise neredeyse Türk dünyasında en çok kullanılan ve adı hemen her yerde “koç başı” veya “koç boynuzu” olarak bilinen damgadır. Tokmaklarda kullanılan bazı damgalar veya şekiller Türklerin tarih boyunca halı, kilim gibi dokumalarında kullandıkları damgalar ile aile damgalarının ya aynısı ya da benzerleridir. Damgalar Türklerin kül...

İSVEÇLİLERİN TÜRK ATALARI

Resim
  Sn. Abdullah Gürgün'ün "Prof. Dr. Sven Langerbring İsveççenin Türkçe ile Benzerlikleri İsveçlilerin Türk Ataları" Kitabından Sven Bring kitapçığını, Johan Ihre'ye gönderilen bir mektup şeklinde kaleme almış. Johan Ihre de, zamanın adalet bakanının danışmanlığını yapan önemli bir bilim adamıydı. Kendisine asalet verildikten sonra soyadı Lagerbring olan Sven Bring, dil araştırmacısından çok, tanınmış bir tarihçiydi. Dil bilimini, tarih araştırmalarının içini doldurmak ve bu alanda vardığı sonuçlara bir ağırlık kazandırmak için kullandığım savunurdu. Ama tam da bu özelliği, savını, bir dizi belge aracılığıyla teze dönüştürmesinde önemli bir ağırlık oluşturuyor. (Prof. Dr. Sven Langerbring'in bu kitabından alıntılar aşağıda sunulmuştur.) "Türkçenin de, az ya da çok, İsveççe ile karıştığını öne sürersem, bunu mantıksız bulmasınlar. Eski masallarımızda Eski İsveççenin Odin (Oden, Woden) tarafından getirildiği anlatılır. Oden, Herwarar masalının 1. bölümünde T...

İSKOÇ BİLDİRGESİ

Resim
  İskoç Bildirgesi Kaynak Cengiz Özakıncı'nın  "Avrupalıların Ataları Türk'tür" Makalesinden İskoçya'lı bilgin James Ferguson, 1872'de yayımlanan kitabında bu nitelemeleri yaparken, kendi damarlarında Asyalı  (Turanlı) İskit kanı dolaştığı inancındaydı. Çünkü Yüzyıllar önce İskoçyalılar, Papa'ya gönderdikleri 6 nisan 1320 günlü dilekçelerinde kendilerinin Asya'lı İskitlerin soyundan geldiğini , İskoç (Scoth) sözcüğünün, "İskit" in (Scyth) özgün biçiminden başka bir şey olmadığını resmen bildirerek kilise kayıtlarına geçirmişlerdi. Komşuları İrlandalılar da aynı biçimde , yüzyıllar öncesinden kökenlerinin Asyalı,  Turanlı olduğunu belirterek övünmekteydi.  Kelt, Celtic, Helvetians  Avrasya'da Runik Yazı   Antik Türk Yazılı (Runik) İskoç Hunterston Broşu  

ESKİÇAĞ ANADOLU’SUNDA TÜRKLER

Resim
  İskit Sadak'ı Hermitage Müzesi Prof.Dr. İlhami Durmuş Eskiçağ Anadolu’sunda Türk izlerini açık bir şekilde yazılı kaynaklar ve arkeolojik veriler ortaya koymaktadır. Özellikle Kimmer, İskit ve Siraklara ait veriler onların Türkler ve Türklükle bağlantılarını açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bütün Türk topluluklarında görülen ortak değerler adı geçen kavimlerde bulunmaktadır. Bu kavimlerde görülen çok sayıda Türkçe kelime, kan kardeşlik, at kurban etme, kurgan yapma, kurgana at gömme, öleni mumyalama, ölene yoğ töreni düzenleme, kımız içme vb. birçok kültürel ortaklık bir rastlantı değildir. Makalenin Tamamı

LULUBİLER

Resim
  Türkiler ve Lulubilerle de Savaşan Akkad Kralı Naram-Sin'in zafer bildirgesi Aləkbər Ələkbərov Çeviren : Muhammet KEMALOĞLU Lullubiler Azerbaycan topraklarında mevcut olmuş ilk etno-politik topluluklardan biridir. M. Ö. III. bin ile M. Ö. II. binin yarısında Azerbaycan'ın güneyinde Urmiye gölünden güneyde Lullubi aşiret ittifakı oluşmuştur. M. Ö. XXIII yüzyılda bu ittifak Lulubi devletine dönüşmüştür. Lulubilerin etnik kökeni ile ilgili genel fikir onların Elam menşeli olmalarıyla ilgilidir. Lakin Azerbaycanlı araştırmacılardan Y. Yusifov bu fikri tekzip etmiş ve Lulubiler’in Türk kökenli olduklarını söylemiştir . O, M.Ö. III. Binli yıllarda Ön Asya'da Türk menşeli toplulukların yaşadığını belirtiyor. ... Bu tür izahlar bazı gerçeklerle da ispatlanabilir. Belirtmek gerekir ki, Yunanlılar, Balkan ve Küçük Asya'ya gelmeden önce buralarda Türk unsuru mevcuttu. Örneğin, Truva Savaşı sırasında Truva hâkimi Priam müttefiklerine yardıma gitmişti. Bu müttefikler...

ERZURUM VE ÇEVRESİNDE ERKEN DÖNEM TÜRK İZLERİ

Resim
  Doç.Dr. Alpaslan Ceylan Oltu’da bulunan bu taş heykel Erzurum Bölgesinde ve çevresinde var olan Türk varlığının belirleyici bir unsuru olduğunu söyleyebiliriz. Erzurum Cunni Mağarası dışında Erken Dönem Türk izlerinden ilçenin hemen yakınında bulunan Artvin Yusufeli ilçesi Bakırtepe Köyünde runik harflerin bulunduğu “Bakırtepe Mağarası” ve Kars Kağızman bölgesinde bulduğumuz “Geyik Tepesi” duvar panoları ve runik harfler bölgenin zenginliğini göstermektedir. Doğu Anadolu bölgesinde Orta Asya‐Anadolu Türk İzlerini ortaya koyan “Hakkâri Taşları” yine bu bağı belgelemektedir. Doğu Anadolu Bölgesinde yürütmekte olduğumuz çalışmalar neticesinde gelecekte çok daha yeni veriler ortaya çıkaracağını umut etmekteyiz. İnsan Biçimli Taş Heykeller en eski örneklerine Tunç Çağında rastlanmaktadır. Orta Asya Taş Heykellerinin vazgeçilmez unsuru İskit heykelleridir. İskitler M.Ö. II ve I. Bin yıllarda Orta Asya’dan başlayarak batıya doğru göç etmişlerdir. İskit göçleri aynı zaman...

ETRÜSK DİLİ

Resim
  Selahi Diker 'in "Türk Dilinin Beş Bin Yılı" Kitabından Mustafa Solmaz Çok sayıda Etrüsk’çe kelime üzerinde hala tam bir görüş birliğine varılmasa da, yaşantıları ve bıraktıkları izler bir bütün olarak incelendiği zaman, Etrüsklerin Asya kıtasında yaşayan Türklerle yakınlıkları olduğu görülür. Buna kanıt olarak, Etrüsklerin uygarlık olarak M.Ö 750 yıllarında ortaya çıktıklarında kullandıkları kelimeler ile ilk Türk yazılı belgeleri olarak görülen Orhun yazıtlarında geçen “apa = baba, tata = dede” veya “Tarkan = bir unvan” gibi bazı kelimelerin Etrüsklerin kullandıklarıyla hem kelime olarak, hem de yüklenen anlam olarak aynı olması gösterilebilir. Belki ilk anda toplumların birbirinden kelime ödünç alabilecekleri düşünülebilir. Ancak arada binlerce kilometrelik bir mesafe ve yaklaşık 1000 yıllık bir zaman aralığı olmasına rağmen ortaya çıkan kelimelerdeki bu benzerlik, ödünç kelime alınmadığını gösterir. Ayrıca, bölgede konu...

HİTİTLER (ETİLER )

Resim
  Hitit Çift Başlı Kartal'ı   Prof.Dr. Muhammed Taki Zehtabi D.Ö. (Doğumdan Önce)1700 yılında Hitit imparatorluğu (Hitit kralı Murşiliş zamanında) Babil hükümetiyle savaşıp onu yenilgiye uğratarak topraklarını ele geçirdi. Babil gibi güçlü bir hükümeti yenen Hitit Devletinin uzun yıllar ondan önce kurulması ve Hitit halkının bir kaç yüz yıl ondan önce, yaklaşık D.Ö. 3. bin yıllığın ikinc yarısı ve sonllarınd a Batı Anadolu'ya gelmesi ve orada uygarlık ve hükümet kurmaya başlaması, bilim dünyasına aşağı yukarı kesinleşmiştir. Hitit ve Antik Türk Yazısı Karşılaştırması   Ali Paşa Salih gibi bazı tarihçi ve hukukçular, Hitit halkını Ari soylu gösterseler de büyük tarihçilere göre, Aryanlar 900 yıl doğumdan önce doğudan İran çölüne ve bölgemize akmaya başlamıştır. Hatta Pirniya bile Hitit halkını Ari soylu göstermemiştir. Büyük olasılıkla Sümer veya Elam göçlerinden ayrılarak Urmu Gölü'nün güneybatısında Zagros'un batı ve Toro...