KÜLTÜRÜMÜZDE DÖVME GELENEĞİ

 

Kaynak

 Yrd. Doç. Dr. Kürşat Öncül


Türk kültür tarihi içerisinde sözlü kültürün baskın olduğu Hun döneminden günümüz elektronik kültürüne kadar dövmeyle ilgili pratiklerin amacı değişmemiş estetik görünümünden ziyade hemen her zaman dinsel, büyüsel, sağaltıcı, toplumsal ve cinsel rolleri belirleyici, bağlı bulunan topluluğu işaret edici özelliği ön planda olmuştur. Pazırık kurganlarından çıkarılan heykellerdeki figürlerin ve cesetlerdeki dövmelerin yapılış amaçları, bunları yapan insanların dini-sihri inanış ve düşünüş sistemi, kutsalla ilişki kurma çabası “benzer benzer” prensibinden hareketle dünden bugüne işlevsel açıdan yaklaşık ikibin beşyüzyıllık bir tarih dilimi boyunca aynı prensiple devam etmiştir. Ancak özellikle son yüzyılda kültürel kimliğimizin reddi, değerlerimizin hızla tahrip edilmesine yol açmıştır. Bugün ülkemizde yapılan dövmelerin yoğunluğu Yunan ve Çin mitolojisinin izlerini taşımaktadır. Kültürel değerlerimizin korunması için özellikle somut olmayan kültürel mirasın korunmasına yönelik çalışmalara katkıda bulunulması ve bu amaçla yapılacak olan her konunun üzerine gidilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde yakın gelecekte kültürel süreklilik konusunda farklı sonuçlar ortaya çıkacaktır.


Makalenin Tamamı

                                                                     *****


 

Prof. Dr. İlhami Durmuş'un İskitler (Sakalar) Makalesinden :

Pazırık kurganlarının yapımı sırasında mumyalama geleneğinin yaygın olduğu görülmektedir. Pazırık kurganları dışında diğer kurganlardan da mumyalı cesetler ortaya çıkarılmıştır. Bu yaygın olarak sürdürülen mumyalama geleneğinde ölenin bedenin korunmasına yönelik birtakım maddeler kullanılıyordu. Maddelerin neler olabileceği üzerinde de çalışmalar yapılmış ve bazı verilere ulaşılmıştır.

Pazırıklılar iç organların ilaçlanması ve cesedin korunmasında cila kullanmışlardır. 3. Ak-Alah’taki 1 kurganından çıkarılmış mumyalı kadının derisi üzerinde laboratuvar çalışmaları yapılmıştır. Buradan anlaşıldığı üzere organların ayrıştırılıp cesedin cilalanması koruma işleminde kullanılmıştır.

 

Pazırık Kurganı Ukok Prensesi

Dağlık Altay ve Doğu Kazakistan’da zencefil boyası ve cila iyi tanınmakta olup oralar bunların vatanıdır. Pazırıklılar zencefil boyasını deriden yapılmış eşya ve ağaçları boyamada da kullanmışlardır. Zencefil boyası ve cila kullanımıyla “ölümsüzlük, sonsuzluk iksiri” oluşturulduğu anlayışı mevcuttur. İşte Pazırıklılar da bunu cesedin dış hâlini korumak için kullanmışlardır Elbette maydanoz tohumu, anason, dövülmüş saparna ve kokulu maddeler de mumyalama işleminde karnın içindeki organlar boşaltıldıktan sonra kullanılmıştır.

Kurganlardan ortaya çıkarılan mumyalanmış cesetler yalnız mumyalama hakkında bilgi sahibi olmayı mümkün kılmamaktadır. Aynı zamanda cesetlerin gövdelerinin dövmeyle kaplanmış olduğu görülmektedir. Hatta Pazırık kurganlarından çıkarılan atların kulaklarına birbirinden farklı enler yapılmıştır. Bu nişanların farklı olmaları, atların değişik boylara mensup kişiler tarafından hediye edildiğini göstermektedir.

Mumya geleneğine tekrar dönersek; bu geleneğin İskitlerde yaygınlığı yukarıda belirtildi. İskit sonrası dönemde de varlığını koruduğu görülmektedir. Göktürk dönemine ait yazıtlarda törene katılanların kokular, mumlar sandal ağacı vb. getirmeleri bu dönemde mumya geleneğinin varlığına bir işaret sayılabilir. Daha da belirgin olanı Türkiye Selçuklularında mumya geleneğinin varlığıdır. Selçuklu Sultanlarından II. Kılıç Arslan, I. Keyhüsrev, II. Süleyman Şah, III. Kılıç Arslan ve daha birçokları mumyalanmıştır. Bu durum köklü bir ananeyi ve kültürel sürekliliği belirgin bir biçimde göstermektedir.

Diğer Kaynaklar:

Dövmelerde Türk Damgaları

Türk Kültüründe Dövme

Publication on Frozen Tombs of Altai Mountains

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GÖKTÜRK DÖNEMİ KIYAFETLERİ

ANTİK MISIR VE TÜRKLER

AMERİKA'NIN TÜRKLER TARAFINDAN KEŞFİ