SÜ
![]() |
Kaya Panolarında Ön Türk Süvarisi |
Prof. Dr. Süer Eker
Kökeni konusunda kesin bir yargı bulunmayan sü’nün, özellikle Eski Türkçe döneminde yaygın biçimde kullanılması ve diğer biçim birimlerle oluşturduğu çok sayıdaki askerî terim, bu sözcüğün en eski dönemlerden itibaren Türkçe’nin temel söz varlığının bir üyesi olduğunu göstermektedir.
Nitekim, Tekin tarafından okunan (1993), Hunlara ait Çin harfleri ile yazılı ibarenin Türkçe olduğunun kabul edilmesi durumunda sü’nün, Türk dilinin Ana Türkçe dönemine ait, yani en eski yazılı dil malzemelerinden biri olduğu ortaya çıkacaktır.
Sü teriminin, modern askerî terminolojide dört ayrı sözcükle ifade edilen, en az 4 temel kavramın göstereni olduğu anlaşılıyor. Bu gösterenlerin sayısı, daha ayrıntılı bir değerlendirmeyle en az 9’a çıkartılabilir: ‛1. er, tek er, münferit er, 2. asker, 3. birlik, kıt’a, 4. ordu, 5. sefer, 6. harekât, 7. muharebe, 8. harp/savaş, 9. cephe vb.’
Bunlardan er, birlik/ordu ve muharebe karşılığında kullanılanlar, mevcut dil malzemesinin en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Sü’nün askerî alan dışında, kalabalıkları anlatmak için kullanıldığı şmnu süsi ‛şeytan ordusu’ tört türlüg şmnu süsi ‛dört türlü şeytan ordusu ; yek süsi ‛şeytan ordusu’ olar turur yek süsi ‛onlar şeytan ordusudur.’ vb. örnekler de sü ile oluşturulan terimler kategorisine dahil edilebilir. sü ve ondan türeyen süle- vb. terimlerin modern Türk dillerine, bir iki istisnanın dışında, ulaşmaması dikkat çekicidir. Tarihî metinlerde yüzyıllara göre gittikçe daha az sıklıkla kullanılan sü, yerini çoğu ödünç, başka kelimelere bırakarak Türk dil ve lehçelerinin söz varlığından adeta silinmiştir.
*****
![]() |
Kömürlü Kaya Panolarında Süvari Tasviri |
Dr. Mustafa Karageçi
Çok geniş olan insanlık tarihinde elbette at binen insanların olduğu aşikâr bir gerçektir. Ancak atın tam anlamıyla evcilleştirilmesi ve bir topluluğun tam manasıyla hizmetine girmesi Türkler tarafından gerçekleştirilmiştir. Zira tıpkı Milattan Sonra uzun yüzyıllar olduğu gibi, Milattan Önce de göçebe olarak yaşayan Türk hayatında atın varlığı ve atın onlar tarafından evcilleştirilmediği düşünülemez bir tezdir. Türkler atı evcilleştirdikten sonra, ticaret, sosyal yaşam, dini törenler, savaşlar ve daha pek çok alanda attan faydalanmışlardır. Göçebe bir yaşam tarzı süren Türkler, yağma seferleri haricinde, Çin’e at satmış, bunun karşılığında temel yaşam gıdaları ve ipek almışlardır.
Tarihsel kayıtlar da bize yeni doğan bir Türk çocuğunun yürümeye başladığı andan itibaren biniciliğe alıştırıldığını ve mutlaka bir atının olduğunu göstermektedir. Tarihte her zaman geniş imparatorluklar kuran Türklerin bu becerisinde at şüphesiz ki çok önemli bir yer tutmaktadır. Zira göçebe olmalarının yanı sıra at sayesinde kısa mesafeleri hızlıca gidebilmişlerdir.
At mitoloji, sağlık ve dini törenler gibi yerlerde de karşımıza çıkmaktadır. Atı böylesine seven Türkler atlara çeşitli renk isimleri de vermişler ve Orhun kitabelerinde onlardan ayrıntılarına kadar bahsetmişlerdir. Türk Kültüründe At’ın yeri ayrı bir önem taşımaktadır. Bundan dolayı Türklerin at’a vermiş oldukları bu önem sanatlarında dolayısıyla ilk Türk sanat eserleri olan kaya üstü resimlerinde de kendini belli ettirmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde tespiti yapılan kaya üstü resimleri aynı zamanda Anadolu Türk tarihinin 1071 Malazgirt Zaferiyle başlamadığını, aksine Anadolu’daki Türk varlığının milattan önceki tarihlere dayandığını açık bir şekilde ispatlamaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder