SÜMERLİLERİN KÖKENİ

 

Prof.Dr. Ekrem Memiş

M.Ö. 3500’lerde Güney Mezopotamya’ya gelerek buradaki köy kültürünü şehir kültürüne dönüştüren Sümerlillierin Orta Asya kökenli olduklarına artık şüphe kalmamıştır. Filolojik açıdan da Türkçe ile akraba bir dil konuşan Sümerliler,7 yerleştikleri yeni vatanlarında (Mezopotamya), belki de coğrafi faktörlerin zorlaması neticesinde, yukarıda da belirttiğimiz gibi, emekte ve nimette müştereklik esasına dayanan yeni bir rejim meydana getirmişlerdi. "Mabet Sosyalizmi” ya da "Teokratik Sosyalizm” adı verilen bu rejimin uygulanmasının kaçınılmaz bir sonucu olarak da yazıyı keşfetmişlerdi. 8

Eğer Sümerlilerin Türklüğü kabul edilirse, ki biz bu kanaatteyiz, o zaman, dünya medeniyet tarihinde son derece önemli bir yer işgal eden ve tarihi devirlerin başlamasını sağlayan yazıyı icad etme şerefi Türklere ait olacaktır. İşte bu yüzdendir ki, Avrupalı otoritelerin büyük bir çoğunluğu, bu şerefi Türklere lâyık görmedikleri için, Sümerlileri Hint-Avrupa kökenli kavimlerden biri olarak göstermeye çalışmaktadırlar. Halbuki mevcut bulgular, gerek filolojik, gerek antropolojik ve gerekse teolojik açıdan Sümerlilerin Orta Asyalı Türklerden olduğuna şüphe bırakmamaktadır.

Gerçekten, Sümerlilerden kalan yazılı tabletler üzerinde yapılan filolojik tetkikler, bu kavmin dilinin, Türkçe gibi Ural-Altay dil grubuna mensup olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, iskelet bakiyeleri ve araştırmalar, Sümerlilerin yuvarlak kafalı (brekisefal) bir kavim olduğunu meydana çıkarmıştır ki, o dönemden kalan arkeolojik eserler üzerindeki tasvirlerde de bunu görmek mümkündür. Bundan başka Sümerliler, Anu, Enlil ve Ea isimli tanrılara tapıyorlardı. Bunlardan gökyüzünü temsil eden Anu’ya daha büyük saygıları vardı ki, Türkler de İslamiyet öncesinde Gök Tanrı’ya taparlardı. Bütün bunların yanında, Sümerlilerin düz bir arazi yapısına sahip olan Mezopotamya’da yığma toprak tepeler oluşturarak, mabetlerini bu tepeler üzerine inşa etmeleri ve sıcak bir iklimde yaşamalarına rağmen, bir alışkanlığın devamı olarak koyun yününden yapılmış elbiseler giymeleri, onların, iklimi sert ve yüksek bir memleketten gelmiş olduklarına işaret eder ki, bu memleket de, hiç şüphesiz Orta Asya’dır.9

Sümerliler, M.Ö. 3500-2500 yılları arasına rastlayan dönemde Mezopotamya’da gerçekten büyük bir medeniyet meydana getirmişlerdir. Fakat ne gariptir ki, coğrafi şartlar uygun olmasına rağmen, büyük bir imparatorluk kuramamışlar, tam tersine, şehir devletleri halinde yaşamayı tercih etmişlerdir.10 Merkezî bir devlet kuramamalarının nedeni ise aralarındaki hâkimiyet mücadelesi olsa gerektir.

Orta Doğu’nun eski çağlardaki durumunu ortaya koyarken, Orta Doğu’da meydana getirilmiş medeniyetler içerisindeki Türk izlerini, kaynakların ışığında gözler önüne sermeye çalıştık. Bu bilgiler ışığında sonuç olarak şunları söyleyebiliriz:

1. Zannedildiği gibi tarihte bilinen en eski Türk kavmi Hunlar olmadığı gibi, Türk tarihi de Hunlarla başlamaz. Görüldüğü üzere, dünyanın çeşitli coğrafyalarında egemen olmuş olan ve değişik adlarla anılan Türk devlet ve topluluklarının mevcudiyeti çivi yazılı kaynaklardan öğrenilmektedir.

2.  Tarihimizde kurduğumuz devletler arasında, "Türk” adını taşıyan ilk siyasi teşekkül, Göktürk Devleti değildir. Akkad çivi yazılı belgelerinden öğrenildiğine göre, günümüzden yaklaşık 4200 yıl önce Doğu Anadolu’da kurulmuş olan Türk Krallığı, "Türk” adını taşıyan en eski Türk devletidir.

3.  M.Ö. 2. binyıl başlarına ait Asur çivi yazılı kaynaklarında sık sık "Turukkular” adı verilen bir kavimden bahsedilmektedir ki, burada da "Türk” adını açıkça görmek mümkündün.

4.  Sümerlilerin gerek filolojik, gerek antropolojik, gerek teolojik ve gerekse arkeolojik belgelerle, en eski Türk kavimlerinden biri oldukları, bugün artık bilinmektedir. Dolayısıyla, tarihi devirlerin başlamasını mümkün kılan yazıyı icat etme şerefi de, bu Türk grubuna aittir.

5.  Mezopotamya’da M.Ö. 2350-2150 yılları arasında büyük bir imparatorluk kurmuş olan Sâmi orijinli Akkadları yıkan Gutilerin ya da diğer adıyla Gudların Guzlar yani Oğuzlar olduğu, dolayısıyla Oğuz Türklerinin tarihinin günümüzden binlerce yıl öncesine dayandığı da, kuvvetle muhtemeldir.

6. Mezopotamya medeniyetinde rol oynamış kavimlerden Kasların ve Elamların da Türklerle akraba oldukları, çünkü bu iki kavmin de, Türkçeye yakın ve hattâ aynı dili konuştukları, filolojik delillerle ortaya konmuştur.

7. Anadolu, 26 Ağustos 1071’de kazanılan Malazgirt Zaferi’nden sonra Türk yurdu olmuş değildir. Anadolu’da M.Ö. 6. binyıldan itibaren Türk kültürünün izlerini görmek mümkündür. Çünkü, yazılı kaynaklara göre, M.Ö. 3. binyıldan itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşadıkları anlaşılan Hurrilerin Türk kökenli oldukları anlaşıldığı gibi, bölgede M.Ö. 5000-3000 yılları arasına tarihlenen Kalkolitik kültür ile M.Ö. 6000-5000 yılları arasına tarihlenen Neolitik kültürün de Hurri Türklerine ait olduğu tespit edilmiştir.

8. M.Ö. 9.-6. yüzyıllar arasında Van Gölü ile İran’daki Urmiye Gölü arasındaki toprakları yurt edinerek, burada güçlü bir devlet kuran Urartular da Hurrilerin torunları olup, bölgedeki Türk varlığını devam ettirmişlerdir.

10. Anadolu’dan İtalya’ya göç eden Troyalılar ile Avrasya’dan İtalya’ya gelen Saka Türkleri, İtalya’da karışıp kaynaşarak Etrüskler ya da Tursakalar adı verilen kavmi meydana getirmişlerdir ki, Roma medeniyeti, bu Türk kavmine her bakımdan çok şey borçludur.

11. Bu bilgiler ışığında şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Orta Asya, Türklerin yegane anayurdu değildir. Anadolu da Türklerin en eski vatanlarından biridir. Bizler Anadolu’ya sonradan gelmediğimizi, tam tersine binlerce yıldan beri bu topraklarda oturduğumuz gerçeğini kabul etmeli ve bunu tarih ders kitaplarına taşımalıyız.

Bütün bunlar gösteriyor ki, Türklerin de bir  eski çağı vardır ve bu konuların çok iyi öğrenilmesi gerekmektedir. Bunun da tek yolu vardır: Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda okutulan tarih ders kitaplarındaki yanlış bilgileri düzeltmek, hattâ bu kitapları, yeni bilgilerin ışığında tekrar yazmak.

Kaynakça: 

7. Sümerlilerin kullandığı sümerlice, Ural - Altay dilleri gibi bitişken diller grubundandı. Bu dilde bütün kelimeler, tek hecelerin birleşmesi ile meydana geliyordu. Örneğin; UR: köpek, TUR: küçük, UR. TUR: köpek yavrusu veya ANŞU: eşek, KUR. RA: dağ, ANŞU. KUR. RA: at gibi. sümerlicenin Türk dili ile akrabalığına ilk defa dikkatleri çeken Fritz Hommel isimli Alman bilim adamı olmuştur. Bu konuda ayrıntılı bilgi edinmek için bkz: F. Hommel, Babylonien und Assyrien, s. 245 - 248.

8. E. Memiş, "Yazının Tarihi”, Kelime Dergisi, Sayı. 6, Konya 1986, s. 37.

9. E. Memiş, Orta Doğu Sorunları ve Türkiye, Konya 1995, s. 13; E. Memiş, Genel Tarih, s.

10.E. Memiş - N. Köstüklü., Tarih Boyunca Orta Doğu - Anadolu İlişkileri, Konya 1992, s. 12.

Makalenin Tamamı (Türkler Cilt 1 )

Çivi Yazılı Kaynaklara Göre Türkçe-Etice-Hurrice Arasındaki Bağlar, Dr. Mustafa Selçuk Ar

Kadim Azerbaycan’da Gutti Devleti, Prof. Dr. Feridun AĞASIOĞLU (Sayfa  15)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GÖKTÜRK DÖNEMİ KIYAFETLERİ

ANTİK MISIR VE TÜRKLER

AMERİKA'NIN TÜRKLER TARAFINDAN KEŞFİ